Alcatraz Günlükleri

Alcatraz Günlükleri

Yazlık mefhumunu icat eden rahmetliye fatiha okumayı geçtim, kendisini sinkafsız bir cümleye özne bile yapmam.
Bu yazlık işi hüküm giymişsin de iyi halinden ötürü cezan mecburi kamu hizmetine çevrilmiş hissi veriyor bana.
Neyin kafasıymış acaba? Kadın olmadığından eminim.
Bak şimdi, çadır olsa zaten ufak mekan, şartlar belli diye sadece doğanın, denizin keyfini çıkarır yerine göre peynir ekmek; yerine göre menemen, makarna vb ile karnını doyurur ya da gider bir yerde yersin.
Otel, pansiyon vb de tamam. Herşey dahilini seçer ya da oda kahvaltıya eyvallah dersin. Daha gitmeden bak birinci günü burda bu meşhurmuş ikinci gün bunu yiyip instagrama facebooka koymazsam olmaz diye programını yaparsın.
Yazlık olayı ise tamamen çılgın bir zihniyet.
Otelde kat ve kat üstü konforu yaşayacağın paraları verip gidip herşey dahil hizmeti veren ” housekeeping personeli olmak isteğini” biri bana açıklasın.
Daha sabahtan bu manzaraya karşı bir güzel sofra kurulur artık diyen bünyemle yazlıkta takılmak benim neyime? O hazırlıklar da evdeki gibi mevcut takım taklavatınla değil yazlık usulü iptidai mutfak eşyaları ile hazırlanacakken neden bu hayaller?
Cezaevinden değilsin ama hükümlüsün ya da en kötü olabilecek seviye yarı açık cezaevinde yatıyorsun.
Bu sefer sabır seviyemi bir tık ileriye taşıyabiliyor muyum diye ayağımı sakatlayınca benim mahkumiyet kapalı cezaevinde infaz ediliyor hale geldi.
Hayır millet silivri’de, Metris’te filan yatar havalı olur. Çeşme’de, Bodrum’da Akçay’da olan ve benim gibi yazlık sevmeyen nicelerinin hava atabileceği bir durum da yok.
Hapishanelerde yatanlar güneşten ötürü beyaz kalırlar anlaşılır. Yazlık kurbanlarının kaderi tam tersidir; bronzdur.Ama sorsan denize kaç kere girdin, kem küm. Ama manzara efsaneydi beaaa.
Yav he he!! Zaten bu iş gücü ve masraf karşılığında O manzaranın kralına karşı yemek yersin.
Burkuk ayak bileğinle sıcak ocağın başında tahta kaşıkla tencere muhteviyatını karıştırırken mırıldanmak gibisi var mı?

Dışarda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma

Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma

Nurlarda uyusun büyük şair Sabahattin Ali

Unicorn Görmüş Barbie Mutluluğu

Unicorn Görmüş Barbie Mutluluğu

Havalar ısınınca, sahillere havuzlara akın edenlere hayat kurtaran önerilerim olacak.
Değil tabii…  Yine de yazdım işte.

1) Sevgili ıstakoz bünyeli arkadaşlar! Güneş kremi ‘MUSKA’ gibi birşey değil. Öyle posta pulu kadar sırtına-böğrüne sürünce tüm gün korumuyor. Sonra, koruyucu krem sürmüştüm, niye böyle ciğer gibi oldum deme.

Bu ıstakoz grubu insan tipi, erkekler arasında daha yaygındır. Size bir sır veriyorum beyler. Hani hanımlar krem sürerken seksi göründüğü için yapıyorlar sanıyorsunuz ya. Üzgünüm ama değil. Güneş banyosunu sevdiğimiz kadar kendimizi de seviyoruz da ondan. Korunuyoruz yani. Sen, kremlenmeden ya da muska boyutunda boynuna bir damla sürmekle yetinip güneşe meydan okuyan delikanlı arkadaşım! Akşam sırtına böğrüne yatak yastık dokundukça sen ıhlarken biz ‘unicorn görmüş Barbie mutluluğu’nu yansıtan bir gülümseme ile uyuyoruz. Siz de yapın. Sevin ve koruyun kendinizi. Kendini sevmeyeni başkası neden sevsin?

Yine de diyorsan ki ‘illa ben bir damlasıyla koca bir günü geçireceğim’ o zaman sana önerim cidden bir oku üfle önce. Belki nefesin kuvvetlidir. Bildiğin üç beş de sure ayet varsa, dene şansını.

2) İkinci kıyağımı kendisi değil cüzdanı yananlara yapıyorum. Diyelim ki tatil beldesine gittin. Baktın çocuğa oyuncak almamışsın. Geçmiş olsun. Cüzdanında açılacak boşluğun boyutu, tatil beldesinde muhtemelen 5 katı fiyata alacağın oyuncağın boyutundan fazla olacak. Aldın kendini kötü hissediyorsun, peki ne yapacağız? Kendimden örnek veriyorum. Çapı 5 cm olan minicik bir topa usd üzerinden para ödeyip kendimi aptal yerine konulmuş hissettiğimde şöyle yaptım. CD üzerine yazmak için kullanılan, silinmeyen kalemlerden biriyle topun üzerine güzel bir Ronaldo imzası çaktım. Sonra da o topla, hayatım boyunca oynamadığın kadar oynadım. % 100 Türk Markasının altında Ronaldo yazıyor. Olsun! Pişman değilim böyle kendimi daha iyi hissettim.

Herkese bol D vitaminli günler dostlar.

Mavi Kod, Kedi, Mojito Ne Ola Ki?

Mavi Kod, Kedi, Mojito Ne Ola Ki?

Mavi Kod, Kedi, Mojito Ne Ola Ki?

Bundan sanırım 4 sene önceydi. Muhteşem bir otelde muhteşem bir tatil sezonunun son gecesi sol bacağım tatlı tatlı kaşınmaya başladı. Muhteşem otel derken en yıldızlısından, en kuytu köşe sevişileninden, siyah kırmızı ve yeşilin aynalarla oynaştığı bir otelden bahsediyorum. Bildin mi? Mojito (mohito diye okunur) ve kedi ne alaka deme işte, sabret de oku. Pişmiş tavuğa da sarımsak sorsan, ne alaka der ama bilse başına geleceği.

Ben de herhalde sinek buldum bu muhteşem cennette, helal olsun sivrisineğe deyip geçtim. Sabah saatlerinde bacak komple kızarıp tatlıdan öte ağlatırcasına kaşınıp yanmaya başlarken oğlum 3.5 yaşlarında. Tam da bu sebeple bebek nazına vurmayıp dimdik anne gururumla Mojito içerek serinledim. Kaşıntı kremi ile uçak saatine kadar avunmaya çalıştım. Neyse efenim. Pazar günü istanbul’a dönen uçağa bilet almışız. Havalimanına erken gittik. Bu arada iki bacağım kırmızı davul. Benim tek derdim görüntümden ve yükselen vücut sıcaklığımdan ötürü salgın hastalık şüphesi ile uçağa alınmayabileceğim. Ne bileyim daha başlangıçta olduğumu. Uçak tam 1 saat 45 dakika rötarla kalktı. Uçaktan inerken yüzüm ve ellerim hariç her yerim kırmızı kabarcıklar içindeydi.

Rötarlı filan geldik şehrimize. Oğlumu da doğurduğum çok hoş bir hastane havalimanına 7 dakika mesafede. Ben atlayacağız taksiye, bitti artık bakarlar bana, alırlar acımı kaşıntımı derken…… standart dışı bagaj kavramı var ya uçaklarda…. İşte o başa bela oldu. Oğlumun arabası bagajlardan tam 25 dakika sonra geldi. Hadi o da geldi, indik İstanbul. Ya temmuz ya haziran tam emin değilim İstanbul sağanakta. Bu mevsim böyle sağanak ancak cenabet camiye girersen görülür sanırım. Gök yarılmış yere doğru kanıyor. Biz parmak arası terlikler, 2 koca valiz, 1 bebek arabası, askılı tshirtler bindik ıslak ıslak taksiye. Hastaneye 7 dakika dedim ya. Bir ambulans acil hasta alacak tek yön yolda. İnsem yürüsem 45 saniye hastane. Ama valizler ama oğlum ama eşim takside. Hadi bekledik tek yön yolda arkada birkaç araç ile ambulansın kalkmasını. Allah şifa versin dedik ambulanstakine. Sonra vardık hastaneye.

Tam acilden giriş yaptık doktora merhaba dedi. Doktor beni süzüp ne yedin ne içtin diye sordu haliyle. Mojito dedim safça. O da patlattı. Mojito ne ki? Zaten sabrım bitmiş, kredi hesap kullanıyorum. Mojito tarifi vermem bekleniyor. Bitti mi peki hayır bitmedi. Daha ben tarife başlamadan alarm benzeri bir ses ayak seslerine karıştı hastanede. Doktor bir anda ışınlandı, yok oldu sanki. Sonra bankodaki görevli açıkladı Mavi kod anons edilmiş. Mavi kodda tüm personel işi gücü bırakır mavi kodlu hastaya bakarmış. Mavi kodda yaralanmalı bir vaka olurmuş. O arada baktım üstü kan içinde bir genç, babasını sorup duruyor. Sanırım silahlı bir vakaymış. (Merak edenler vardır, hasta kurtuldu.)

Bu arada ben artık bu son daha ne olabilir ki deyip doktoru beklerken …. Ufak çaplı bir patlama sesi duydum. O an başladım kendi Fatihamı okumaya. Sağ tarafıma kafamın yaklaşık 3 metre ötesine bir havalandırma kapağı düştü miyav diyerek. Kapak miyav der mi? Üstünde kedi varsa der. Hastane deniz manzaralı diyorum. Özel filan ya kedileri bile altlarında taşıtla uçuyorlar. Meğer havalandırmaya bir kedi girmiş o da en uygun yer benim kafamın üstündeki kapağı bulmuş. Kedinin ağırlığıyla kapak da aşağı salıvermiş kendini. Kedi Özgür benim ödümün sıvısı özgür….

Hikayenin tam burasında patlatsam kedi karaydı diye çok yakışır biliyorum. Ancak ne kedinin rengini ne boyutunu hatırlıyorum. Neyse hoşunuza gidecekse kara kedi varsayın siz.

En sonunda doktorum geldi. Mojito tarifi almaktan vazgeçip dayadı bana kortizonlu serumu. Çıktığı sırayla 30 dakika içinde vücudumdaki tüm kızarıklık ve şişlikler (doğuştan gelenler ergenlikte büyüyenler hariç) indi.

O gün bugün Mojito içemiyorum. Anlaşılan Mojito, Bloody marry gibi tatil keyiflerindeki bir bileşen ben de acayip keyifsizlik yapıyor, allerjim var.

Merak ettiysen söyleyeyim. Otel de tatil de muhteşemdi. Yine olsa yine giderim ama daha da Mojitoya el sürmem.

Eee işte bu da benim kombinim. Kedili, kortizonlu Mojito.