Kınalı Günlük

Kınalı Günlük

Trajediden besleniyoruz hepimiz. Bir yerde bir trajedi yaşansa da ahu vah edip çekirdek çitlerken meze yapıp detayları konuşsak diye hepimiz pusudayız.
Konu komşu hep yanlış işler peşinde,astlar aptal veya kaytarma peşinde, üstler hak etmeden yer edinmiş, aşklar hep asmalı konak tadında. Seçenekler şöyle Hep acındırma (kurban) ya da hep kurtarma(kahraman) ya da senin aklını alırım tutumuyla ZORBAyız hepimiz. Kurtarıcı- kurban-zorba üçgeninden dönmekten aldığımız hazzı hiçbir şeyden almıyoruz.
Çevremize bir bakalım. Hep birşeylere atarlı/giderliyiz.
Bundan 5 sene önce ekip arkadaşlarımdan birinden duyduğum bir laf var. Bazı insanlar için “bokuyla kavga eden” diye kullanılan bir tabir varmış. Duyduğumda da iyi gülmüştüm, halen tespitin yerindeliği karşısında düğmelerimi ilikler; saygı duruşuna geçerim.
Tabii ki sorsan; mangalda kül bırakmayız hiçbirimiz. Aaaaa tabi ayıplamıyorum ama bık bık bık da yapmış.he yavrum he; ayıplamıyoruz. Hepimiz birer adalet timsaliyiz, dedikodudan hiç mi hiç hazzetmeyiz. Hele hele birilerine göz yaşı akıttıracak kadar zorba da değiliz hiç birimiz.
Bugün ne konuşsak, kimi gömsek diye mevzuu aratmadıkları için kimseye müteşekkir de değiliz.
Evet canım. Aynen öyle herbirimiz sütten çıkmış ak kaşığız.
Oynamayalım lütfen. Kabul edelim ki trajediden, dramdan besleniyoruz.
Oynamayalım lütfen. Bugün bedava kına dağıtsam, kimse “kınanın modası geçti bebeğim, almıyim ben MERSİ ŞEKERİM” demez.Yakacağımız yer görünürde olmadığından dert etmeyiz hiçbirimiz. O dramın yüzü suyu hürmetine; bu trajedinin vehametine, bir sağ lopa, bir sol lopa yakı yakı veririz.
Oynamayalım, birbirimizi kandırmayalım.
Yakmayın yaktırtmayın dostlar

Alcatraz Günlükleri

Alcatraz Günlükleri

Yazlık mefhumunu icat eden rahmetliye fatiha okumayı geçtim, kendisini sinkafsız bir cümleye özne bile yapmam.
Bu yazlık işi hüküm giymişsin de iyi halinden ötürü cezan mecburi kamu hizmetine çevrilmiş hissi veriyor bana.
Neyin kafasıymış acaba? Kadın olmadığından eminim.
Bak şimdi, çadır olsa zaten ufak mekan, şartlar belli diye sadece doğanın, denizin keyfini çıkarır yerine göre peynir ekmek; yerine göre menemen, makarna vb ile karnını doyurur ya da gider bir yerde yersin.
Otel, pansiyon vb de tamam. Herşey dahilini seçer ya da oda kahvaltıya eyvallah dersin. Daha gitmeden bak birinci günü burda bu meşhurmuş ikinci gün bunu yiyip instagrama facebooka koymazsam olmaz diye programını yaparsın.
Yazlık olayı ise tamamen çılgın bir zihniyet.
Otelde kat ve kat üstü konforu yaşayacağın paraları verip gidip herşey dahil hizmeti veren ” housekeeping personeli olmak isteğini” biri bana açıklasın.
Daha sabahtan bu manzaraya karşı bir güzel sofra kurulur artık diyen bünyemle yazlıkta takılmak benim neyime? O hazırlıklar da evdeki gibi mevcut takım taklavatınla değil yazlık usulü iptidai mutfak eşyaları ile hazırlanacakken neden bu hayaller?
Cezaevinden değilsin ama hükümlüsün ya da en kötü olabilecek seviye yarı açık cezaevinde yatıyorsun.
Bu sefer sabır seviyemi bir tık ileriye taşıyabiliyor muyum diye ayağımı sakatlayınca benim mahkumiyet kapalı cezaevinde infaz ediliyor hale geldi.
Hayır millet silivri’de, Metris’te filan yatar havalı olur. Çeşme’de, Bodrum’da Akçay’da olan ve benim gibi yazlık sevmeyen nicelerinin hava atabileceği bir durum da yok.
Hapishanelerde yatanlar güneşten ötürü beyaz kalırlar anlaşılır. Yazlık kurbanlarının kaderi tam tersidir; bronzdur.Ama sorsan denize kaç kere girdin, kem küm. Ama manzara efsaneydi beaaa.
Yav he he!! Zaten bu iş gücü ve masraf karşılığında O manzaranın kralına karşı yemek yersin.
Burkuk ayak bileğinle sıcak ocağın başında tahta kaşıkla tencere muhteviyatını karıştırırken mırıldanmak gibisi var mı?

Dışarda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma

Görmesen bile denizi
Yukarıya çevir gözü
Deniz dibidir gökyüzü
Aldırma gönül, aldırma

Nurlarda uyusun büyük şair Sabahattin Ali