Kıymetlimissssss

Kıymetlimissssss

Ayarsızlık kötü dostlar. Hayatım boyunca ayarsız oldum, ondan biliyorum.
Amma velakin bugün çözdüm. “KIYMETLİMİSSSSSSSS” sayesinde…..
Dedim ya ayarsızım. Kanım vatan millet sakarya akar, ama ruhumun çekip İsviçre filan bir yere yerleşesi var mesela. Hani herkesin düşündüğü, soru sorabildiği, sevip sevmeme kararını rahatça beyan edebildiği, giyim kuşam kriterlerinin serbest, bu tercihlerinin dayak yeme potansiyeli teşkil etmediği yerlerden birine. Hatta ülke bile seçtim. Soğuk memleket sevmediğimden Yunanistan’a gidelim dedik. Rakı, balık, neşe, ege….
Dedim ya ayarsızlık başa bela. Milliyetçiyim ama hümanizmden yanayım mesela. Benim galiba anlayışım eksik. Yani Vatan elbette güzel, ama bir türlü dünyanın geri kalanı yansın diyemiyorum. Hani Amerikan filmlerinde 4 temmuz konulu filmlerde Hint veya Afrika asıllı jönleri seyredip “halbuki bizim ceddimiz/kanımız neler yapmış sinema sektörü anlatamıyor” diye ahkam da kesemedim. Vatan kıymeti bilse bile yine de sevmem saymam için kan testi/gen haritası şart diyemiyorum mesela.
En sevmediğim politikacıyı bile bilmem kimin torunu, dedesi ajanmış, zart zurt menşeilimiş, bilmem kimin dölü diye de gömemiyorum hatta.
Aşk seviyorum mesela. Dibine kadar. Ama ayran gönüllü de olamadım hiçbir zaman. Tek eşlilik, yuva ve istiyorsan evlilik hala güzel, hala lazım bana göre.
Kaynana elti kelti gıybeti yapamadım ağız tadıyla. Napalım yani, iyi insanlar. Benim öyle bir lüksüm olmayacakmış hayatta demek. Hani evliliğinin 3. Ayında kısır partisinde arkadaşlarına kayınlarını çekiştiren; 3 ay önce ölüp bittiği adamı gömenlerden olamadım bir türlü.
Ayarsızlık fena. Valla gelmeyin buralara. Darlandım 2 yıl sonra elime TV kumandası aldım. “KIYMETLİMİSSSSSSSS”. Süper bir şey. Basıyorsun açılıyor. Aman ne gam, ne tasa. Basıyorsun birkaç kanala, hooop ayarların hemen Türksata uygun hale geliyor. Ekonomi süper, geçtiğimiz birkaç haftadır ve önümüzdeki birkaç hafta daha tü kaka olan gruplar belli, kalanı sütten çıkmış ak kaşık, Atatürkçüymüşcesine ama yine de önümüzdeki günlerde sıkıntı yaşatmayacak diplomasi kurallarına uygun iki üç laf söylemek moda. Şort giyersen bazılarına göre dayak mübah, bazılarına göre şort sebebiyle dayağı yediğin kişi kocansa ancak mübah, diğerlerine göre kadına dayak tümden ayıp/günah/yanlış. Tam diyecek oldum “arkadaş dayak nedir, insan insana bunu yapar mı? Kadın erkek fark etmez”. Kumanda verdi bana bir doz, kendime geldim. İki saatlik terapi yaptım şu an tek derdim tırnağımın kırılması. Dün olsa tırnağımı törpüler yine günlük programıma devam ederdim. Şimdi yeni ayarımla facebookda tırnağım kırıldı üzgün emoji ile durum paylaşımı yapıp benden sonra tufan diye bağırasım var.
Ayarsızım ya. Facebook paylaşımlarında tacizci rahiple tacizci imam aynı oranda midemi bulandırıyor. Halbuki alsam ayarı, bir tarafı seçsem ve o amaca uygun işime geldiği gibi işime gelenden tiksinsem ne rahat edeceğim. Yalnız imamı ya da yalnız papazı gömsem rengim belli olur. Yandaşım olur. Paylaşımı yapan ve üstüne “bunu yapan Müslüman imam olsaydı yer yerinden oynardı papaz olunca sesin çıkmıyor” diye eş dost akrabaya hayretle bakıyorum, ayarsızlık işte benim ki. Şöyle diyor zat-ı muhterem sen imam tecavüz edince çığlık çığlığasın papaz olunca yataklık edip şakşakçılık ediyorsun. Kendime şaşıyorum ne vicdansız ne pis bir insanım ben. Çünkü bunu paylaşanlar arasında beni büyüten ninnileri söyleyen insanlar da var. Bir bildikleri olsa gerek. Yanılmış olamazlar ya.
Ölen çocuk resimlerinin üstüne gezide ölseydi kahrolur çığlık çığlığa olurdun noldu sesin çıkmıyor diye paylaşımda bulunan çocukluk arkadaşlarım var mesela. Garip. Çünkü şu an farklı yollarda yürüsek de o arkadaş olduğumuz yıllarda bir gün siyaset konuştuğumuzu hatırlamıyorum. Ve Ölen çocuklarla aynı yaşlarda olan arkadaşlığımızda birimiz ölseydi diğerinin de ruhunun bir yarısını gömeceğinden kuşkum yok. Ama ayarsızlıkmış meğer. Çocukların ölmesine üzülüp üzülmeme kararı da din, siyaset, inanç ve kültür, mezhep vb gibi bir dizi kritere bağlıymış. Ve ben bunlardan sadece bazılarına üzülüp diğerlerine ses etmiyormuşum. Büyürken en yakınımda olan insanların bir bildiği olsa gerek. Yanılıyor olamazlar ya. Demek ben pis, ayrımcı, iğrenç bir insanım.
Seçenekler hep iki aslında. Seçmek lazım birini. Ama dedim ya ayarsızım işte. Mesela benim kıyafetime dekolteme kimse karışamaz, Allah’la arama niye giriyorsun diye bas bas bağırıp, türbanlı ama vücut hatları görünüyor diye 3/5 resim paylaşıp bununla mı gireceksin cennete diye ahkam kesemiyorum. Halbuki ne kolay. Çok da beğeni paylaşım alır. Beni yargılama deyip, en kesin hatlarla diğerini yargılamak çok moda.
Ama ucunu göremiyorum işte. Ayara gelicem de karar veremedim. Gündem, güç odakları, yandaşlar çok hızlı değişiyor memlekette. Kimden yana olsam ki?
Mesela şorttan vazgeçip ayak bileğine gelsem, türbanı var, yetmeyeceği birkaç sene sonra çarşafı var, kabullenip yürü ya kulum dersek takva ölçümlerine göre sınıflama var, renk seçimleri var. Var da var.
Yok diğer tarafta olayım desen kıyafeti veya inancından dolayı “onlar” diye etiketleyip gömme yeteneğine sahip olma gerekliliği var.
Ayarı bulmam lazım da bende kafa bi dünya. Soru sormayı bırakırsam iş kolaylaşacak. Yüreğimin ya da beynimin beni götürdüğü yere değil uydu alıcı/vericisinin beni götürdüğü yere gitmek en acısızı sanırım.
Yine gelmeye başladı sorular, kumandanın etkisi geçmeye başladı galiba. Sağlıcakla kal okur, bana müsaade. Ben şu kumandadan bir doz daha alayım. “KIYMETLİMİSSSSSSSS”……

Gündem

Gündem

Aman be kuzum. Şikayetlerin bitmedi vesselam. Niye gündem yazmıyorum? Bu mudur yani tüm derdin.
Tam da şu an, aha da yazdım deyip büyük harflerle “GÜNDEM” yazıp iğrenç bir paylaşım yapasım var.
Neyi yazayım?
1) Ben bir fikri not edip ancak iki gün sindirince yazarım. Kafamda, uykumda döner iki gün ve gece. Var mı böyle bir gündem ülkede. Bir saatten diğerine değişiyor ya. Benim aklım fikrim zekam, kalemin yetişemiyor hızına. Kısaca benden medet umma.
2) Ben sıkıntılı hatunum. Seyredemiyorum haber filan. Uykularım kaçar, vicdanım başkalarının yerine paramparça olur. Bilmediğim şeyi nasıl sana anlatayım. Anlatsam dinleyecek misin? Desem ki bunlar için gündemi takip etmen değil; tarihi okuman, az biraz da dünya dengelerine bakman lazım, bırak bu prime time showlarını desem inanacak mısın?
3) İçi boşaltılmış “Eğitim Şart” cümlesini kullansam cevap verecek misin bana? İtiraz edecek misin? Ama Eğitim yok öğretimle sınırlı okullar diye, anarşiste bağlayabilecek misin?
Boş yere yorma kendini. Ben sana özet geçeyim ister misin? Hiç de öyle her gün izlememe, teşhis koymama gerek yok.
Söyleyeyim sana:
A) Adalet lazım
B) Eğitim lazım
C) Okumak lazım
D) Sanatla meşgul olup, içindeki id’i zapt etmiş bir toplum lazım
E) Cinselliği sindirmiş, aşkın amacı ve aracı olan cinsel paylaşımı da güç/kuvvet/iktidar temsili olarak görmeyen bir nesil lazım
F) Çocuk görünce şehvete kapılmayan, “Allah uzun ömür versin” demekle yetinen bir toplum lazım.
G) Senin yediğin içtiğinden farklı şeyler yiyip içen insanlara katlanabilen toplum lazım.
H) Sıra beklemeyi bilmek lazım
İ) İstediğine ulaşmak için önce sormak sonra aldığın cevaba saygı duymak lazım
Lazım da lazım. Kısaca sevgili okur, Yazmayacağım gündem. Gündeme isyanımı da yazmayacağım. Her haber seyrettiğimde kafamı klozete dayayıp o çocuk tecavüzcüleri, o psikopat katiller, o tiyatrocu siyasetçilerin şerefine midemdeki safralar çıkana kadar kusma isteğimi de yzmayacağım.
Sebepler belli, çözümler belli. Sen sadede gel.
Çözülmesini istiyor musun?

A ǁ F

A ǁ F

Geometriye sardım şimdi. Bilen bilir gazeteye yanaşmam ama onun dışında üzerinde harf bulunan her şeyi okumaya merakım var. Kitaplar, kağıt parçaları, deterjan, kozmetik ürün etiketleri hatta ayakkabı boyası dahil. Üstündeki kiril alfabesi değilse okurum arkadaş.
İki gündür de geometriye taktım. Baktım kitaplar ağır. Eski sınav günlerini çağrıştırdığından hafif panik atak hasıl oldu. Bu sebeple kolaya kaçıp döndüm wikipedia’ya sordum. Paralel sordum ona.
Diyor ki:
Paralel, uzunluğu boyunca birbirinden eşit uzaklıkta bulunan doğru ya da düzlemlerin birbirlerine göre durumlarını tanımlamakta kullanılan bir sıfat.
Buradan ne anladım. Söz konusu paralelse başından sonuna birbirlerine uzaklığı her noktada eşit. Kolay aslında değil mi? Zorlaşsın mı? Hadi teoreme bağlayalım.
Diyelim ki A ǁ F (meali A doğrusu F doğrusu ile paralel).
Şimdi bu iki paralel doğru dışında herhangi bir nokta seçelim. Mesela H (Hukuk’un H’si) noktası olsun bu da. Örnek veriyorum sadece yanlış anlaşılmasın. Başka harf de seçebilirsiniz Paranın P si, ya da ötekileştirmenin Ö sü de diyebiliriz mesela. Teoreme odaklanın harflere takılmayın.
Evet toparlayalım. Şimdi elimizde A ve F iki paralel doğru var. Bunların dışında da bir H noktası var.
A doğrusunun bu noktaya başlangıç noktasından uzaklığı X birim diyelim.
F doğrusunun da H noktasına uzaklığı X+Y birim.
H noktasından F ve A ya paralel bir doğru geçecek şekilde bir doğru çizelim şimdi.
Peki ne var elimizde 3 adet paralel doğru. Doğruların sonlarına doğru geldik H doğrusuna uzaklığa baktık A doğrusunun bu noktaya uzaklığı ile F doğrusunun uzaklığı arasındaki fark yine Y birim. E ben anlamadım şimdi. Her daim sana aynı uzaklıkta veya mihenk taşı belirlediğin bir doğruya (hem geometrik hem diğer anlamda) aynı uzaklıkta ise ne değişti? Paralel, her daim paralel. Başta doğruydu da şimdi mi eğri oldu? Eğrildiyse paralel kavramına uymuyor? Kafam çok karıştı. Galiba bu iş beni aşacak. Gri hücre sayım yeterli gelmedi.
O zaman Pragramatik (faydacı) yaklaşımda bunu kullanabilir miyim? Ben anlamadım tartamadıysam, pek çok kimse de benim gibi çözemeyip uğraşmayacaktır. Bu durumu, yani oluşan algıyı değerlendirmenin yollarına bakmak en güzeli.
Senaryo 1: Ocakta yemeği unuttum ve yandı. Akşam sofraya peynir ekmek koydum. Eşime doğrultsam bu savunma silahını Ki kendisi peynir yemez:). Desem ki TV deki yemek programına paralel pişiriyordum. Şef 40 dakika pişirdi ben de öyle yaptım yandı. Kandırıldım. Onun kurbanıyım. Allah onun belasını versin. Yer mi acaba? Denemek gerek.
Senaryo 2: Ülkede barış rüzgarları eserken, kardeşlik, eşitlik vb çığırtkanlıklarına paralel ben de de bir doğa sevgisi vuku buldu. Dedim ki önlemlere gerek yok. Açtım kapı pencere, her türlü haşerat sivri sinek, ayaz içeri doldu. Hatta iyi niyetimin göstergesi olarak giriş kapısında bir aydınlatma yakıp davul zurna eşliğinde içeri buyur ettim tüm sivrileri. Oğlum ve eşim dedi ki hatun bu ne, her yerimiz kan emiciler tarafından istila edildi. Desem ki ben barış ilan etmiştim paralel paralel tek taraflı silahsızlandım. Bırak savaşmayı, önlem de almadım sineklikleri bile kapatmayarak evrene dostluk mesajı verdim ama anlaşılmadı, kandırıldım. Yerler mi acaba? Denemek gerek. Yemezler de ısrar edip isyan çıkarırlarsa basarım sinek ilacını suratlarının ortasına daha da sesleri çıkmaz. Anlarlar evde kimin patron olduğunu.
Senaryo 3: Bir gün öğrendim ki komşum site yöneticiliği için yerime göz dikmiş. Beni alaşağı edip yerime geçecekmiş. Hemen çektim ipini tabii, hatta yetmedi siteden sürdürdüm onu. Lakin öğrendik ki hemen paralelimdeki blokta oturan Fehmi Beyin kumpasıymış. Yazık oldu ama napalım ben de kandırıldım. Hemen özür dilerim. Derim ki; paralel blok Fehmi Bey kıskançlık yapmış filan beni kandırdı. Affeder bence.
Bu konuya az daha kafa yoracağım anlaşılan. Bence gideri var. Faydalanmak gerek. Senaryoları arttırayım ben.
Yaşasın mazeretler, yaşasın kurban rolü.