Projenin Hası, Kadının Ütopyası

Projenin Hası, Kadının Ütopyası

Daha önce yazmıştım. Yine tekrarlamak istedim. Malum, sayımız artıyor ama belki geriye dönük yazılarımdan okumamış olduklarınız vardır (duymamış olayım! Evlerden ırak) diye geri dönüşüm yapayım istedim.

Bence biz boşuna yanlış yerlere yatırım yapıyoruz ülke olarak. Ben çözdüm bile. Türk Dil Kurumu meseleye el atacak arkadaş. Vursun masaya yumruğu (alışığız biz millet olarak).
Sevgili TDK, diyecek ki bundan kelli cümlelere Kadın veya Erkek gibi ayrımcılığı destekleyen, özendiren, etiketleyen özneler koyulması yasaklanmıştır. Kanuna karşı gelen, bu cümleleri kuran, kurduran, azmettiren ya da özendiren kişi ve kişiler hakkında bilmem kaçın bilmem kaçıncı bendi uyarınca temyiz hakkı da bulunmaksızın, taksim meydanında sallandırılmak suretiyle cezai işlem uygulanacaktır.
Yaaa işte bu. Sözde ayrımcılığı bitirirsen özde de bitecek. Ayrımcılığın bittiği, herkesin birbirine insan olarak baktığı yerde de muhteşem sonuçlar bizi bekliyor olacak.
Devrin projesine imza attım şu an, haberin yok. Şimdi gülüyorsun bıyık altından. Ucu nerelere dokunuyor hayal edemiyorsun da ondan. Proje çıktıları şöyle olacak:
1)Turizm gelirin artacak . Daha az turist taciz olursa daha çok turist gelir. Yoksa sen sanıyor musun elin manken İsveçlisi bayılıyor onca yolu gelip, sana kalçasını elletmeye.
2) Töre cinayetlerinde azalma olur. Mevcut durumumuzda dayı kızı öldürülüyor ya amcaoğlu da aynı töreye tabii olacak. Baktı diyelim Muhtarın kızına yan gözle, vurulma riski var. Tabii bu töre işi yavaş yavaş rafa kalkacak. Bilir Anadolu erkeği işini. Sen merak etme.
3) Tecavüzler azalır. Mahkemeler rahatlar. Sokakta birbirine bakanlar erkek kadın değil insan olarak görürse, ilk izlenimde kıkırdaksı yapılarda gereksiz hareketlenmeler yaşanmaz. Çok isterse sorar alır cevabını. Zorla bir gasp oranı daha düşük olur. Yoksa mevcut durumda saçı uzun olan her canlı bir potansiyel olarak görülüyor. Sonra okuyoruz 3. Sayfalarda keçiler, koyunlar filan… Yani saçı geçip kıla,tüye,yüne bile yürünüyor. Sıfırlanır demiyorum oran. Sonra yaptık olmadı demeyin. Ama azalacak vallahi dene gör.
4) İş yerinde ayrımcılık azalacak. Çünkü ilanlarda bay/bayan ayrımı koyamayacaklar ya. Süper değil mi? Hemen değil ama ayrım bittikten bir süre sonra yavaş yavaş aynı işi yapan farklı cinsler arasındaki parasal adaletsizlik de son bulacak. Cinsiyetler arası ayrım kalktığından, erkek yoğun iş yerlerinde mevcut durumda her pazartesi dönen spor, çapkınlık, küfür sohbetlerine ayar gelecek. Patron mutlu olacak. Kalkındırıyorum sizi, haberiniz yok.
5) Evlerde romantizm ve elbette akabinde erotizm artacak. Çünkü ‘erkek adam zırt pırt seviyorum demez’ tarihe karışacak. Erkek okuyucular kızdı şu an bana. Dur bak sana da faydası var, bekle biraz sabır. Ben adaletli insanım. ‘Kadın dediğin çok istekli olmayacak’ klişesi de rafa kalkacak. Düşünsene; seni isteyen ve istediğini belli etmekten utanmayan bir kadınla erotizm daha keyifli değil mi? Hayır istemem diyen varsa Allah Mesut etsin. Ayrıca bildiğim iyi donmuş balık satıcıları var. Adreslerini özelden istersen yazarım. Bu da sana kıyağım olsun.
Bu maddede bir not düşeyim. Benden günah gitsin. Kuru sıkı sevişin arkadaş. Korunun yani. Sonra bir de nüfus planlaması projesi ortaya koymak için kafa patlatmayayım. Uğraştırmayın beni.
6) Emlak sektörü patlayacak. Yaaaa buralara nasıl geldik? Kafa 1500 oldu değil mi?
Haha….Benim kadar geniş bak dostum resme. Bir düşün erkek öğrenciye verilemeyen evler tarih olacak. Şu an öğrenci yurtlarının nüfusunu da rahatlattım, Allahım ne analitik insanım:)
7) Garson Emekçiler Derneği bana plaket verecek. Efenim? Niye güldün, yine dar düşünüyorsun. Evet inanmazsan inanma. Yapsın TDK düzenlemeyi bak gör. O plaketi almazsam neyim. Restaurantta kadın sipariş vermez, erkeği sözcü kullanır klişesi de ortadan kalkınca alacağım o plaketi. Sen sanıyor musun o garson kardeşim bayılıyor erkeğin havada şıklattığı anahtar sözcükler ‘şefim bakar’ mısınla ayağına çağrılmayı. Sen hiç gördün mü bu hareketi yapan dişi? (Ben bir tane gördüm kendisiyle artık görüşmüyorum) Düşün şimdi bu hareketle gidiyorsun masaya. Genelde bir elinde menü olur sipariş veren şahsiyetin diğer el istemsiz göbekte dairesel hareketler çizer. Hoş mu şimdi yani? Bence değil. Neden? Çünkü bilinçaltı öyle kodlanmış ya, olduğundan daha testosteron sahibi görünme çabalarıdır bunlar. Ben bu motivasyonla oturduğu halinden daha kıllı masadan kalkan adam gördüm. Beyin gücüyle hormon seviyesini arttıranlar var aramızda, düşün sen adamlardaki motivasyonu. Halbuki böyle zorlama olmasa, dişi kişilik de siparişini verebilse ne hoş olur. Genelde uzaktan bir parmak diğeri yanında hafif bükük hafif havaya kalkar, göz teması kurulur. Ama sınıfta parmak kaldırır gibi değil. O sebepten orta parmak da hafif kırık işaret parmağın yanına konur. Öyle omuz boyunu da geçmez parmağın hizası. Bağırmak filan yok. Göz teması ve dudaklardan okunacak bir pardon veya bakar mısınız yeterlidir. Şimdi koy kendini garson karakterin yerine, hangisi daha hoş? Hangisinin verdiği siparişi unutmazsın? Yaaaaaaa. Aydınlandın değil mi? Şu an restaurantlarda da çalışan motivasyonunu arttırdım. Helal bana…

Listem daha uzun yaptım fizibilitesini. Ne var yani iki özne değişecek ama bak hayatımızda neler değişecek. Gri hücrelerim çalışıyor ama tüm proje detaylarımı burada paylaşıp çalınma riski yaratmak istemiyorum. Biri fikrimi almaya gelirse seve seve paylaşacağım. Daha çoooook akla zarar projelerim var.
Biri akıl etsin de bir dahaki seçimde beni aday göstersin. (Tabii seçme ve seçilme hakkının devam etttiğini varsayıyorum, saflık işte benimki. Ne Polyanna şahsiyetim haha kendime güldüm). Ya da aday göstermeyecekseniz en azından biriniz change.orgda bir imza kampanyası başlatsın. TDK kadın erkek diye başlayan cümleleri zinhar kabul etmesin diye bir kampanya uyar bana.
Ne diyorsun olmaz mı? İnsanlık yetmez, illa işeme ve üreme uzuvlarını da dahil eden öznelerle devam edeceğim diyorsan sana son kıyaklarım. Al buyur burdan yak.
“Kadın hayır derse belki demek, belki derse evet anla.” (Kız evladın varsa huylandın mı? Huylan zaten)
“Anasının kuzusu adam ya….” (e çocuğa bakmak sadece annenin görevi olursa öyle olacak elbette ne bekliyordun?)
“Kadın olsaydı abicim. Çekmiş altına eşofman üstünde bir kirli tshirt sonra e niye aldatıldım?” (e ev süpürürken, evye ciflerken Victorias Secret’a mı bağlayacaktı. Al bakalım eline o tuvalet fırçasını da seksapelini görelim koçum)
“Buz gibi kadın. O ne öyle ölü balık gibi. Avrupalı öyle mi ya?” (E ılık olunca da yollu oluyor abicim. Nasıl olacak o ayar. Bir de kıskançlık var serde. Ulen başkasına da ılımasın hatun diye düşünüp dünyayı dar etmiyor mu çoğu? Önce sen ne istediğine karar ver netleş sonra görüşelim) Bu tip acımasızlığı hemcinslerimiz daha fazla yapıyor ayrıca. Bakımlıysan aşüfte, değilsen pasaklı, güler yüzlüysen mavi boncuk dağıtan, beğendiğin oranda dekolte giyiyor ama partnerine sadıksan ‘gösterip de vermeyen’ oluyorsun.
Ne oldu terbiyesiz mi dedin bana? İnan bana senden daha fazla terbiyesiz değilim. Sadece gerçeklerle yüzleştiriyorum seni.
Yine de iki seçenek var önünde. Ya gel bir imza kampanyası başlat önce sözde sonra özde ayrımcılık bitsin, ya da sen iyisi mi eski düzen 3 maymuna devam et.
Asrın projesini ve bu haftalık yazımı burada sonlandırırken erkeklerin ellerini sıkar, bayanların omuzlarından sarılıp yanaklarından öperim… Haha değil tabii ki. Kadınıyla erkeğiyle hepinizi öpüyorum yanacıklarınızdan. Yalnız sakal traşı olmamışlar bir adım geri dursun:)

Buralar Hep Sanat, Lakin Bende Yok İstidat

Buralar Hep Sanat, Lakin Bende Yok İstidat

……her Türk Genci gibi ben de böldüm A3 kağıdı ikiye. Sola eskiyi, sağa yeniyi sembolize edecek şekilde yaptım resmi. Sağda daha parlak aydınlık renkler kullandım. Bak ne kadar sembolizm peşindeyim:)

Spor kariyerimden bahsetmiştim. Ne kadar olimpik bir bünyeye sahibim, okumayan; ama milli takım neler kaybetti merak eden varsa bakıversin bir zahmet. (bkz. Hayaller zirve, gerçekler jübile başlıklı yazı)

Bugün sadece spora değil sanatın güzel olanlarına da ne kadar hakimim ondan dem vuracağım.
Şöyle ki sen resim hocası olsan, benim resmime 0 ile 100 arasında bir puan verecek olsan; Bana paşa paşa 90 vereceksin ama cosinüs cinsinden. (Cos 90=0). Dilimi tutup bende de ne hafıza var havasına girmek hoş olurdu. Ama yalan yok sevgili okur, acaba doğru mu hatırlıyorum diye bir kontrol ettim. Unutalı çok oldu:)
Anaokuluna ya bir, ya iki hafta gittim. Orada hiç açılmayan gizemli kapının altından gördüğüm fare burunları ve tıkırtılar, okula giderken beni kovalayan kaz sürüsü ayrı travmalarımdır. Başka güne kalsın. Belki güzel sanatlara yeteneksizliğimin sebebi anaokulunda öğretmenin yaptığı hamurları yoğurup böcük yapmayışımdır. Ya da belki de örtmenim sana çiçek yaptım diye kağıtlara ama daha çok kıyafetlerime pembeleri sürmedim diye de olabilir.
Neyse efenim, sonra resim dersi ile ilgili ilkokulda hatırladığım bir anım yok. Muhtemelen Anadolu Lisesi sınavlarına hazırlık ayağına yapılmıyordur. Ya da ben hafızamdan silmişimdir.
Lakin, ortaokuldan sonra net. Çoğu resmimi kız kardeşim yapardı da ondan. Çok emek veriyordu hatun. Zaman zaman, ödevi çoksa kendim yapardım. Öğretmenimiz ne merhametli adammış ki demezdi “kızım senin geçen hafta getirdiğin el çiziminde parmak boğumlarındaki gölgelemeler bile vardı şimdi bu Cin Ali ne?” diye. Yalnız bir kere isyan etti. (öldüyse ruhuna rahmet, yaşıyorsa ömrüne bereket Ahmet Hocam)
Kılık Kıyafet devrimi ile ilgili bir konu var. Ee… tabii her Türk Genci gibi ben de böldüm A3 kağıdı ikiye. Sola eskiyi, sağa yeniyi sembolize edecek şekilde yaptım resmi. Sağda daha parlak aydınlık renkler kullandım. Bak ne kadar sembolizm peşindeyim:) Renk seçimi tamam da resmin geri kalanı facia. Öğretmen baktı baktı. Sanırım her zamanki gibi içinden la havle çekmek yetmedi, dedi ki “kızım bu Hamam böcekleri ne alaka?” “Hocam onlar eski kıyafetler işte” derken, o arka sıraya geçmişti bile. Ben daha anlatacaktım “sağda parlak renkler, aydınlık gelecek, umut… sembolizm, subliminal mesaj…” dinlemedi.
Diyorlar ki “sanat niye bu ülkede gelişmiyor, yaygınlaşmıyor?” Benim gibi sürrealist yaklaşanları dışlarsan kaybedersin tabii.
Nerede yıkıldım söyleyeyim sana. Oğlum anaokulundayken 100. Gün aktivitesi diye bir şey yapıldı. Çocuklar  aileleriyle bir proje yapıyorlar. Ne olursa artık, aklına ne gelirse. İçinde 100 malzeme olacak.

Tabi ben A3 kağıdı ikiye böldüm. Sola eski, sağa yeni……. Şaka yahu, o kadar da değil:)

Oğlumla, 100 kürdandan oluşan çitle çevrilmiş bir çiftlik evi yaptık. Üşenmedik zemine yeşil kartondan çim yaptık. İnek figürleri yapıştırdık.
Günü geldi, götürdük projeyi. Kapıda diğer velilerin elindeki mimara yaptırılmış gibi görünen malikaneler, şatolar, uzay üssü projeleri, Güneş sistemlerini görünce baktım bizim kürdanlar dile geldi: “Valla biz emir kuluyuz. Buraya böyle nizamsız eciş bücüş diktiler bizi, bekliyoruz.”

N’apsam diye düşünürken sandım herkes bana ve elimdeki kocaman çirkin şeye bakıyor. Kodlar basit aslında. Elbette orada velilerin o günkü gündemi bu projeler olacak. Yanaştım. Akşam proje üzerinde nasıl çalıştıklarına dair konuşmaları hayret ifadeleri ile dinledim.

“Aaa biz de mi yapacaktık. Tüh bak, bileydim eşlik ederdim.” dedim 
Yalan söyledim ve Oscarlık oynadım. Pişman mıyım? Yoo. Oğlumun adı mı çıksın? Zerre görsel ve el becerisi olmayan hatunun oğlu mu olsun? Evlerden ırak Ya Rabbim!
Şükür ki 100. Gün aktiviteleri ilkokulda son buldu. Şimdi başka projeleri var. Elbette ana-babaların yardım etmemesi gerekiyor. Ben de etmiyorum.
Yine de, hala okul girişinde güneş sistemi projeleri, mimar elinden çıkma prototip siteler görüyorum. Sanırım öğretmenler de benim resim öğretmenim gibi görmezden geliyor bazı şeyleri. Yoksa inan olsun onlardan birini al, koy bir ofise, 2+1 çok kazandıran proje diye en aşağı 300 bin kağıda satarsın. Kimse demesin bana ilkokul öğrencisi yapıyor. Yemezler!
Bu da sanatla mesafem:) Sporu anlattık sanatı da eledik. Sen sandın ki sayısalda süperim. Canımsın sen ya… Ne kadar iyi niyetlisin. Benimle ilgili hayallerin ne kadar büyük. Sinüs fonksiyonunun gerçek hayatta kullanımının olduğunu ve kız kardeşimin işinde kullandığını öğrendiğim andaki hayal kırıklığımı başka gün paylaşırım o zaman.

Sağlıcakla ve sanatla kal. Yapamıyoruz diye kıymet de bilmiyoruz sanmayasın. Güzelin her türlüsüne saygım sonsuz.

Bir de sakalsıza saygım zirve, onu zaten biliyorsun:)

Bıyığı Kasap Rıza ile yarışmayan hanımlar, sakalsız bıyıksız beyler… Hepinizi öptüm yanacıklarınızdan.

Dev Proje 2 Nüfus ve Huzurda Zirve

Dev Proje 2 Nüfus ve Huzurda Zirve

İlk projeyi bilmeyenler için hatırlatayım Türk Dil Kurumu Kadın ve Erkek öznesi ile başlayan cümleleri yasaklayacak, mukavemet gösterenleri ibreti alem için taksimin ortasında sallandıracaktı. Detayları merak eden bir önceki yazıma baksın bir zahmet.
Gelelim ikinci projeme. Kozmetik ve estetik SSK Kapsamına alınacak. Tüketiciden temsili bir katılım payı dışında bir tahsilat zinhar yapılmayacak.
Hemen itiraz etme. Bir dinle bak nelere kadir. Tasarıyı da Aile ve sosyal bilmem ne bakanlığı sahiplenip bu kıyağımı da unutmasın.
Öncelikle yasanın kapsamını netleştirelim:
1) Kuaför harcamaları: Manikür, pedikür, özellikle ağda, fön, makyaj, balyaj, röfle, ombre, saç bakımı, postiş vb. (perma kesinlikle kapsam dışı tutulmalıdır. Kabul edelim her kuaför yapamıyor, herkese de yakışmıyor arkadaş)
2) Ameliyatsız estetik uygulamalar: Kaş, dudak, dip-liner, eye-liner, takma kirpik, liposuction ve türevleri, botox vb
3) Ameliyatlı estetik: göğüs küçültme/büyütme, yüz gerdirme, karın bilmem ne oldurmaca, kalça löpleştirmece filan filan.
4) Hem kadın hem erkek için epilasyon.
Şimdilik yetsin. Pilot bölge uygulamaları yapar, ara değerlendirmeyle gerekirse kapsam genişletiriz.
Gelelim gerekliliğe:
1) Hatun dediğin kafası bozulunca ya kuaföre ya alış verişe gidiyor. Küçümsemek için demiyorum arkadaş, erkek milletinden bize kalan nadir bakir yerler olduğu için oraya gidiliyor. Hem kabul edelim alış veriş çantası ya da fönlü saç bize pişpirik kağıdından daha çok yakışıyor. Bu kadar yaygın bir uygulamadan oy potansiyeli kazanmak varken neden bunu kimse akıl edemiyor!:) hayret valla:)
2) Kuaföre gitmek terapi ücretinden daha ucuza mal oluyor. Bu kadar deliyle ruh sağlığı ve sonrasında bu sebepten kaynaklanan kalp damar hastalıklarıyla uğraşıp masraf edineceğine baştan terapi misali bunu destekle.
3) Kuaför dediğin adamlar, la havle çekmeden 15 hatunu dinleme, elti kelti, görümce bilimum akrabanın adını bile aklında tutma ve halen gülümsemeyi bozmama yeteneğine sahip nadir adamlar. Onları devlet desteklemeyecek de kimi destekleyecek. Ver coşkuyu işte…
4) Erkeklere iyi haber. Gece barda tavladığın hatun sabah uyandığında dayına benzemeyecek. Tüm modifikasyonlar kalıcı olduğundan sabah da aynı görüntü devamdır. En fazla fönü bozulmuştur o da seni bozmaz. Yoksa mevcut durumda 5 parmak fondöten altıda ne saklı sabaha kadar bilemiyorsun.
5) Kadın erkek beraberliklerinde aşk, coşku, romantizm, erotizm artacak. Bu durumda herkes iş başı yaptığında daha az stresli olacak. Düşünsene tapu veya vergi dairesinde yüzünde gülücüklü yetkililer var her yerde. Mühür mü dediniz üstadım elbette, buraya mı tabii. Siz beklerken çayınızı yudumlar mıydınız mirim? Derken Türkan Şoray kirpikli Hafize Hanım beyaz önlüğü stiletto topukluları üstünde tepsisinden parlak dişleriyle ikram etse çayını sana fena mı olur? Bence süper olur. Güzel görmek her ne kulvarda olursa olsun insana huzur veriyor. Arzulu bakışlar değil kastım hemen yine bozdu niyeti bu hatun deme sevgili okur. Her şeyin güzeli insanın, doğanın, filmin, eşyanın, çiçeğin, kokunun güzeli ruhuna farkında olmadan huzur verir. Yoksa herkes birbirine yürüsün niyetinde değilim. Ama az toparlanalım insanoğlu olarak.
6) Kendiyle meşgul olan insan daha az çevresindekilere bulaşır. Bu işlere girince sürekli yenilerini keşfeder insan. Misal Makbule Hanım başlar ipek kirpikten, botoksa, kalçaya liposuctiona filan sıra gelir. Biri biter diğeri başlar. Balkonda çekirdek çitleyip sen kapı önünde sevgiline bir buse verirken seni röntgenlemez. Bu durumda elinde veri yokken ilk kısır partisinde mezdeke’ye 5 kala seni komşulara çekiştiremez. Çekirdek yerine bir elinde ayna diğerinde cımbız olur ki o aynadan senin busenin Fransız mı yoksa düz kuru bir kaçamak mı olduğunu göremez. Süper değil mi? Bence herkes kendisiyle meşgul olsun. En büyük sıkıntımız bu değil mi herkes birbirine tüh kaka demekten nefes alamıyor.
7) Yalnız erkeklere kötü haber, aldatıp da ama kardeşim o da kendine baksaydı diyen versiyonlar var ya -ki biliyorsunuz çoğu da kendileri Jhonny Depp gibi olur (!)- ha işte onların bu mazereti rafa kalkar. Kardeşim söz verdiydin ölene kadardı filan ama yoldan çıktın mı? Çıktın. Bitti gitti. Olmaz yani öyle bakımsızdı, kendine de, bana da saygısı yoktu hikayeleri. Aldattın mı aldattın, nefsine hakim olamadın mı olamadın. Peki eyvallah, Niğde o tarafta Bor bu tarafta aha bu da koluna Karamürsel sepeti. İyi tarafı da var tabii, canın kızıl çekti söyle kızıla boyasın, sarışın mı hay hay yarın da sarıya boyanır. Nasıl olsa aile ve bilmem ne bakanlığı katkısı var. Sen mutlu eşin mutlu. Ama hala yoldan çıkıyorsan Ptt’yi sol kola alıp ana yola çıktın mı aha Niğde dümdüz ileride. Kolundaki sepete de börek açtıydım onu koydum yolluk yaparsın. Hadi eyvallah.
8) Tüm makyaj, kirpik vb işler kalıcı yapıldığından müdürünün baldızının düğününe giderken kapıda 45 dakika sevgilinin makyaj bitimini beklemen gerekmez. Mevcut durumda çoğu hatun zaten düğünden düğüne rimel kapağı açtığından, “ulan nasıl kullanılıyordu bu” aşamasını geçmek 12 dakika. Ruj, allık, rimel derken kafadan 36 dakika çıkardım size. Yılda böyle 3 düğüne gitseniz etti mi sana kemiksiz 108 dakika. Fena değil yani. 9,5 hafta filmi 117 dakika. 9 dakika da siz bir yerden arttırıverin artık hanımlar beyler. Her şeyi benden beklemeyin.
Biliyorum bu proje çıktıları biraz dağınık oldu. Bir toparlayayım senin için. Farkındayım kafan bi dünya oldu. Bak şimdi insanlar çevrende bakımlı, kılsız tüysüz, aşk hayatları tıkırında olduğundan güler yüzlü ve stresi az, süslenmek vb son dakika işlerinden zaman kazandınız istediğiniz gibi değerlendirebilirsiniz, birkaç kadeh ve loş ışıkta bulduğun potansiyel sevgiliye ertesi sabah miden bulanmadan bakabileceksin, ucuza terapi sayılır kalp damar rahatsızlıklarında düşüş garanti.
Yeter mi. Bence yeter. Yetmez diyorsan seçimde bana oy verme. Zaten pusulada adım yok. Selfiemi koyayım diye ısrar ettim kabul etmediler. Ben de resti çektim. Üzülüyor muyum hayır. Ben değil Türk Siyaseti kaybetti. (Haha narsizmde zirve ne muhteşem bir yer, manzarası süper buyursana yamacıma:)
Sakal traşını olmuş beyleri ve bıyıkları kasap Rızayla yarışmayan hanımları yanacıklarından öpüyorum. Diğerleri geri dursun ya da bir kuaföre uğrayıp öyle arz-ı endam eylesin.
Gülücüklü, güzel, mutlu ve en önemlisi de barış içinde kal…..