Bir Deniz Kızı Hikayesi Bölüm 2 – Dev Balıklar Aşkına

Kaptan gözleri belirsiz bir noktaya dikili şekilde hareketsiz anlatmaya devam etti.

-Defterde Kaptan Hell’in adını gördüğümde gözlerime inanamadım. Sirene’nin ilk kaptanıdır Hell. Kırmızı mürekkeple yazılı notlarını okumaya çalıştığımda yazılar bulanıklaşıyor, ben sayfaları çevirerek okunabilir bir yer bulmaya çalışıyordum. Orta sayfalarda bir ürperti hissettim ve sayfanın arasında sıkışmış Kaptan Hell’in ruhunun çıkışıylaaaaaa….. hahahahahaha

-Kaptan ….Kaptan! Kafan güzel diye arayacaktım Kenan Bey’i.

-Hahahaha hahaha. Beklemiyordunuz! Ege senin yüz ifadeni fotoğraflamak isterdim. Kaptan Hell diyene kadar hahaha hahaha. Hell diyene kadar haha haha hahahah o zamana kadar dikkatle dinledin. Hahaha hahah Hell’i duyunca; ulan bu deli bizi yolda denize atmasın diye geçirdin içinden değil mi? Haha hahaha

-Ne yalan söyleyeyim kaptan, iyi oynadın. Mistik hikayeyi değil ama deliyi oynadın yani.

-Siz istediniz. Hikaye de hikaye! Sirene’nin Tuzla’da yapılmış olması benim kızımın değerini azaltmıyor. İlla bir hayaleti mi olmalı? Kaç kişiyi güvenle taşıdı hayalete filan dönüştürmeden.

“Eyvallah Kaptan! Kusura bakma Sirene’ye haksızlık etmemeliydik.” dedi Hakan

-“Kaptan Hell’e de” diyerek güldü Ege

Gülümseyerek karşılık veren Kaptan, sonrasında ciddileşerek devam etti.

-Başkalarının hikayelerine fazla anlam yüklüyoruz gençler. Gerçekte herkesin, her nesnenin, her ismin bir hikayesi var. Sorgularsak hepimizin vardır. Ailemizin bize verdiği isimlerin, ilk arabalarımızın, yara izlerinin, evimizdeki kenarı kırık çerçevenin, hepsinin ama hepsinin hikayesi vardır. O hikayeyi nasıl anlattığın ise senin yeteneğindir. Kendi hikayelerinize odaklanıp bulursanızzz….

Bu esnada Hakan’a dönerek anlatmaya devam etti:

-Manitalara anlatacak kendi hikayelerini keşfedersin Hakancım.

Hakan gülümsedi ve kalbinin üstünde zafer işareti yaparak yanıtladı

-Tamam Kaptan anlaşıldı! O iş bende.

Çay bardağını kaldırıp Hakan’ın gelecekteki sevgililerinin şerefine birer yudum çay içtikten sonra Kaptan yerine geri döndü.

Kıyıdan oldukça uzaklaşmışlarken adeta mevsim değişmiş, ilkbahardan sonbahara dönmüştü. Feryal, Ege’nin yanına gelip havanın bozulması hakkında söylenirken denizden gelen garip bir ses işitti.

-Duydun mu sen de?

-Neyi Feryal?

-Sesi duymadın mı?

– Ne oldu, gök gürültüsü mü?

– Hayır daha zayıf, sanki yunus sesi gibi

-Duymadım

-Bak yine geldi!

– Yoooo, kulakların çınlıyor olmasın.

Feryal gözlerini devirerek kızgınlıkla küçümseme arasında bir bakış fırlattı arkadaşına. Denize yanaşarak güverteden aşağı, teknenin dibine doğru baktı. Kafasını kaldırıp Ege’ye dönerken yeniden ses duymuş gibi aniden geri döndü ve aşağıya doğru sarktı

-Dur kızım düşeceksin!

Tam cümlesini bitirmişti ki büyük bir su sesi ile Feryal’in aşağı düştüğünü gördü. Hemen atılıp boşa bir tutma çabası gösterse de, Feryal’i görmek şöyle dursun, her şey o kadar ani gerçekleşmişti ki balina kuyruğunu andıran dev bir kuyruk gördüğünü bile düşündü.

Birkaç saniye bekledi, sonuçta Feryal Milli Yüzücüydü. Kafasını filan da vurmadığına, bizim denizlerimiz de de dev yırtıcı balıklar bulunmadığına göre… elbette çıkacaktı.

Denize bakarken bir yandan bağırıyordu.

-Kaptan Duuurrr. Feryal düştü. Feryal düştüüüüü!

Diğer yana bakma gereği duymadan kendini denize bıraktı.  Arkadaşı düşerken kafasını vurmuş ya da sersemlemişse, saniyelerin bile önemi vardı.

Etrafına bakınırken, arkadaşının dağılmış saçları ile ilerideki kayanın ardından kendisine baktığını gördü. Baygın mıydı, yoksa kendine gelmiş ama bir kramp veya benzeri bir sorunla mı boğuşuyordu anlayamasa da ona doğru hızla ilerledi. Yaklaştığında gözleri kararıp görüşü o kadar bulanıklaşmıştı ki suda uçuşan saçlar arasında tanımadığı bir yüzün kendisine gülümsediğini sandı.

Son bir güçle ona doğru ilerlemeye çalışsa da gözleri artık hiçbir şey seçemeyecek hale geldiğinden paniğe kapılıyordu. O anda inen zifiri karanlıkla bir şey göremiyor, ciğerleri oksijensizliğe isyan ediyorken bilinci tamamen kapandı.

Gözlerini yeniden açtığında, yüzeyde buldu kendini. Hakan ve Kerem gürültülü şekilde dalga geçerek ona sesleniyor, Feryal kızgın şekilde kollarını kavuşturmuş ayıplayan gözlerle bakıyordu.

Mürettebattan biri tekneye çıkmasına yardım ederken iki devlet görevlisi yan gözle ona bakarak aralarında hararetli bir tartışma sürdürüyorlardı. Arkadaşlarının söylediklerini anlayabiliyor ama inanılmaz bir titreme ile dişleri birbirine çarparken konuşamıyordu. Verdikleri havluyu alıp neler olduğunu anlamaya çalıştı.

Hakan cevap alamadıkça aynı sözleri tekrarlamaya devam ediyordu.

-Heyy! Paşaammm, sana diyorum. Bu senin şahsi motoryatın mı? Serinlemeye mi geldin acaba?

Cevap veremeyecek kadar titrediğinden, yardım isteyen gözlerle Feryal’e baktı.

Feryal, cık cık sesleri çıkararak halen kolları göğsünün üstünde kızgınlığını belli ediyordu. O anda arkadaşının kuru olduğunu görünce kafasının yerinde olmadığını düşünerek endişelendi.

Titremesi geçmemişti, iki devlet görevlisinden genç olanı yanlarına yaklaştı.

-Ege Bey, yaptığınız şey hem programımızı geciktirebilecek hem de tehlikeli bir hareketti. Lütfen tekrarlanmasın. Vazifemizin ilk noktasına varmadan hepimiz teknede kalacağız. Bir mücadele için buradayız ve sizlerin yardımını da toplumsal bilinci arttırmak için kabul ettik. Bizi de, arkadaşlarınızı da, bu programı da zora sokmayınız!

Kafasını aşağı yukarı sallayarak onayladı. Havluya daha sıkı sarınırken “çantam” diyebildi.

Feryal’in ona uzattığı sırt çantasını alıp üzerindeki ıslak kıyafetleri değiştirmek üzere Kaptan’ın işaret ettiği kapıdan içeri girdi.

Kendini içeri atar atmaz ıslak kıyafetlerinden kurtuldu. Kamarada bulunan rafta üst üste yığılı havlulardan kuru bir tane alıp çıplak bedenini tamamen kurutmaya ve ısınmaya çalıştı.

Çenesinin birbirine çarpması azalmıştı ama halen içi üşüyor, düşüncelerini toparlayamıyordu. Sarhoş rüyası gibiydi her şey. Feryal düşmemişse kendisi nasıl denize düşmüştü, arkadaşlarının söylediği gibi yüzmek için mi girmişti yoksa?

Kamaranın kapısında ufak bir tıklama sesi duyunca araladığı kapıda dumanı üstünde bir kupa uzatan Kaptan’ı karşısında buldu.

-Buraların suyu soğuktur. İç, ısınırsın.

-tete-teşekkür ederim-im

-Yeniden yüzmeyecekseniz yola çıkalım mı Ege Bey, Motoru soğutmayayım. Haha haha haha…

Arkasını dönüp Kaptan köşküne doğru ilerlerken abartılı kahkasını kesik kesik devam ettiriyordu.

Motor sesini duyduğunda çayını yudumlarken, içine bir sıcaklık yayılmış, dili çözülmüştü.

Hızla yedek kıyafetlerini giyinip güverteye Feryal’in yanına gitti. Yine elindeki raporlara gömülmüş tek başına oturuyordu.

-Kurulanmışsın

– Feryal, Ben nereden girdim denize?

– Atladın! Bu ne sorumsuzluk çocuk gibi. Parti teknesinde miyiz, sana yakıştı mı?

-Özür dilerim, yüzmek değildi niyetim. Sen, sen…. denize düşmedin mi?

– Denize düşmek mi? Kafanı mı çarptın atlarken?

– Soğuktan saçmalıyorum kusura bakma

-Kusura bakıyorum Ege! Senden beklemezdim, hayal kırıklığına uğradım. Ya görevliler “bu adamların sorumluluğunu alamayız geri dönüyoruz” deseydi?

Arkadaşının şaka yapmadığını, kırgınlığı ve kızgınlığının hakiki olduğunu anladığında toparladı.

-Haklısın. Aslında ben de onu söyleyecektim. Ben yüzmeye atlamadım. Düştüm! Bildiğin düştüm.

Feryal’in inanmaz bakışlarına karşılık açıklamaya devam etti.

-Düştüm işte! De… şimdi bu adam daha güvertede sağlam duramıyor nasıl yardımı olacak derler diye bozuntuya vermedim. Yüzmek isteyen şımarık olduğumu düşünmeleri sayesinde uyarı ile yırttık işte.

-Ciddi misin sen?

-Tabii ciddiyim. Benden bekler misin hiç, yüzeyim geleyim diye bir şımarıklık?

-Ben de yakıştıramadım daaa… Kızmayayım diye mi böyle söylüyorsun?

-Vallahi yüzmeye atlamadım!

Yüzünden yalanı yakalamaya çalışır bir halde tereddütlü gözlerle süzüyordu Feryal arkadaşını. Ege’nin yüzündeki yorgun ve şaşkın ifadeden emin olduktan sonra oturduğu yerde yanını işaret etti. Oturduğunda elini omzuna koyup arkadaşının gönlünü aldı.

-Geçmiş olsun, kusura bakma. Şimdilik aramızda kalsın. Hakan’la Kerem’e sonra söylersin. Görev zamanı karıştırmayalım ortamı.

-Söylemeyeceğim. Alay ederler…. Eee sen ne yaptın?

– Aynı işte. Yeni raporlara bakıp bakıp içimi karartmaktan sıkıldım. Eski bazı makaleler bulmuştum, onları karıştırdım.

Okuduğu makalelerden edindiği bilgileri paylaşan Feryal’i dinlermiş gibi yapan genç adamın aklında denizde gördüğü gülümseyen yüz vardı.

Sonraki Bölümü Oku

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir