UV Wars

UV Wars

Ne alaka değil mi? Dur bakalım başladık elbet bağlarız bir yere. Malum Yaz geldi. 
Kelimeler kifayetsiz kalıyor sıcağı anlatmaya. Dün telefondaki uygulamadan hava kaç derece bakayım dedim. “Sıcak işte leynnnn” dedi bana Siri. “Tamam şekerim atarlanma” diye alttan aldım.

Havuzda keyif yapması güzel elbette lakin yüzümdeki çillerle başım belada malum. Ona hala bir çare bulamadım.


Bugün soluğu eczanede aldım. Dedim ki “yaz kış 50 SPF (Güneş Koruma Faktörü) krem sürüyorum yüzüme yine de bu güneşte yüzümde çiller hakimiyetini ilan etti. Aman bana bir çare.” Eczacı kısa bir bakıştan sonra bana aha da bu maskeyi önerdi. Yapacak bir şey yok. Kullanıyorum.

Gerçi biraz tuhaf bakışlar oluyor rahatsızım durumdan. Düşündüm taşındım çözüm olarak dikkat dağıtacak birini yanıma almaya karar verdim. Bu sebeple yarın Darth Vader’ı da davet ettim. Dedim “ışın kılıcına kurban olduğum, gel havuz keyfime eşlik et“. En azından en süzücü, yuh manalı bakışları o göğüsler, ben rahatıma bakarım. Analitik hatunum yahu. Belki biraz da pragmatik😊 Olsun seviyorum kendimi.

Bundan böyle bu şekil devam. Darth Vader’cığım pelerini sağa sola takıldığından kaydıraktan kayamıyor. Yine de orta yolu bulduk havuzda nefes tutmaca, deve güreşi filan takılacağız. Kumsalda kumdan kale yaparız konusunda anlaştık.
Bana eşlik edip dikkatleri üzerine çeksin, ben razıyım, varsın kaydıraktan kayamasın. Çilli dostlara tavsiye ederim. 150+ Güneş Koruma Faktörü garanti.

Çilsiz, sakalsız, bıyıksız kalın dostlar.

Mavi Kod, Kedi, Mojito Ne Ola Ki?

Mavi Kod, Kedi, Mojito Ne Ola Ki?

Mavi Kod, Kedi, Mojito Ne Ola Ki?

Bundan sanırım 4 sene önceydi. Muhteşem bir otelde muhteşem bir tatil sezonunun son gecesi sol bacağım tatlı tatlı kaşınmaya başladı. Muhteşem otel derken en yıldızlısından, en kuytu köşe sevişileninden, siyah kırmızı ve yeşilin aynalarla oynaştığı bir otelden bahsediyorum. Bildin mi? Mojito (mohito diye okunur) ve kedi ne alaka deme işte, sabret de oku. Pişmiş tavuğa da sarımsak sorsan, ne alaka der ama bilse başına geleceği.

Ben de herhalde sinek buldum bu muhteşem cennette, helal olsun sivrisineğe deyip geçtim. Sabah saatlerinde bacak komple kızarıp tatlıdan öte ağlatırcasına kaşınıp yanmaya başlarken oğlum 3.5 yaşlarında. Tam da bu sebeple bebek nazına vurmayıp dimdik anne gururumla Mojito içerek serinledim. Kaşıntı kremi ile uçak saatine kadar avunmaya çalıştım. Neyse efenim. Pazar günü istanbul’a dönen uçağa bilet almışız. Havalimanına erken gittik. Bu arada iki bacağım kırmızı davul. Benim tek derdim görüntümden ve yükselen vücut sıcaklığımdan ötürü salgın hastalık şüphesi ile uçağa alınmayabileceğim. Ne bileyim daha başlangıçta olduğumu. Uçak tam 1 saat 45 dakika rötarla kalktı. Uçaktan inerken yüzüm ve ellerim hariç her yerim kırmızı kabarcıklar içindeydi.

Rötarlı filan geldik şehrimize. Oğlumu da doğurduğum çok hoş bir hastane havalimanına 7 dakika mesafede. Ben atlayacağız taksiye, bitti artık bakarlar bana, alırlar acımı kaşıntımı derken…… standart dışı bagaj kavramı var ya uçaklarda…. İşte o başa bela oldu. Oğlumun arabası bagajlardan tam 25 dakika sonra geldi. Hadi o da geldi, indik İstanbul. Ya temmuz ya haziran tam emin değilim İstanbul sağanakta. Bu mevsim böyle sağanak ancak cenabet camiye girersen görülür sanırım. Gök yarılmış yere doğru kanıyor. Biz parmak arası terlikler, 2 koca valiz, 1 bebek arabası, askılı tshirtler bindik ıslak ıslak taksiye. Hastaneye 7 dakika dedim ya. Bir ambulans acil hasta alacak tek yön yolda. İnsem yürüsem 45 saniye hastane. Ama valizler ama oğlum ama eşim takside. Hadi bekledik tek yön yolda arkada birkaç araç ile ambulansın kalkmasını. Allah şifa versin dedik ambulanstakine. Sonra vardık hastaneye.

Tam acilden giriş yaptık doktora merhaba dedi. Doktor beni süzüp ne yedin ne içtin diye sordu haliyle. Mojito dedim safça. O da patlattı. Mojito ne ki? Zaten sabrım bitmiş, kredi hesap kullanıyorum. Mojito tarifi vermem bekleniyor. Bitti mi peki hayır bitmedi. Daha ben tarife başlamadan alarm benzeri bir ses ayak seslerine karıştı hastanede. Doktor bir anda ışınlandı, yok oldu sanki. Sonra bankodaki görevli açıkladı Mavi kod anons edilmiş. Mavi kodda tüm personel işi gücü bırakır mavi kodlu hastaya bakarmış. Mavi kodda yaralanmalı bir vaka olurmuş. O arada baktım üstü kan içinde bir genç, babasını sorup duruyor. Sanırım silahlı bir vakaymış. (Merak edenler vardır, hasta kurtuldu.)

Bu arada ben artık bu son daha ne olabilir ki deyip doktoru beklerken …. Ufak çaplı bir patlama sesi duydum. O an başladım kendi Fatihamı okumaya. Sağ tarafıma kafamın yaklaşık 3 metre ötesine bir havalandırma kapağı düştü miyav diyerek. Kapak miyav der mi? Üstünde kedi varsa der. Hastane deniz manzaralı diyorum. Özel filan ya kedileri bile altlarında taşıtla uçuyorlar. Meğer havalandırmaya bir kedi girmiş o da en uygun yer benim kafamın üstündeki kapağı bulmuş. Kedinin ağırlığıyla kapak da aşağı salıvermiş kendini. Kedi Özgür benim ödümün sıvısı özgür….

Hikayenin tam burasında patlatsam kedi karaydı diye çok yakışır biliyorum. Ancak ne kedinin rengini ne boyutunu hatırlıyorum. Neyse hoşunuza gidecekse kara kedi varsayın siz.

En sonunda doktorum geldi. Mojito tarifi almaktan vazgeçip dayadı bana kortizonlu serumu. Çıktığı sırayla 30 dakika içinde vücudumdaki tüm kızarıklık ve şişlikler (doğuştan gelenler ergenlikte büyüyenler hariç) indi.

O gün bugün Mojito içemiyorum. Anlaşılan Mojito, Bloody marry gibi tatil keyiflerindeki bir bileşen ben de acayip keyifsizlik yapıyor, allerjim var.

Merak ettiysen söyleyeyim. Otel de tatil de muhteşemdi. Yine olsa yine giderim ama daha da Mojitoya el sürmem.

Eee işte bu da benim kombinim. Kedili, kortizonlu Mojito.