Organik Urgan

Organik Urgan

Demiyorlar ki: triceps, biceps filan kelimelerini duyunca cips markası sanıyorsan; hiç bu yola girme. Bilgiyi net verin arkadaş.

Doğal ve sağlıklı yaşam, güzel kavram azizim. Ancak karışık biraz. Kafayı takınca içinden çıkamıyorum.

Sabah güneşini mi selamlayayım, nefesimi mi düzenleyeyim? Spor yapacaksak kahvaltıdan önce miydi? Yoksa kahvaltı hiç yapmıyor muyduk? Bol su tüketip vücudu 14-15 saat aç mı bırakacaktım?  

3 bitki çayını içip; kara kovan balına propolis kattıktan sonra kaşık mı çalayım?

Kafamda deli sorular. Bunaldım. Hepten vazgeçip, en organiğinden bir urgan bulayım diyorum😊

Oradan bir şey öneriyorlar, öteden farklı şey. Öneri dediğin net olur.

Önerilen 1: Rahat Ayakkabılarla Yürüyüş Miktarınızı Arttırın

İtirazım var, hem de bilimsel: İstatistiğime göre rahat ayakkabılarla attığım adım sayısı, topuklularla yürüdüğümden daha az. Yanlış bilgilerle, egzersize aç bünyeleri zehirlemeyin artık! Yürürken topuk tıkırtısı ritim tutmuyorsa; yürümenin ne keyfi var?

Beni dinleyin, yürüyüşe topukluyla çıkın. (Abartmayın elbette. Ölçüyü de vereyim. Serçe parmağınız boyunda bir topukla tıkır tıkır yürürsünüz. Daha yükseği can yakar)

Önerilen 2: Bol Su Tüketin

Spor esnasında ve sonrasında bol su tüketin. Öneri güzel, lakin detay eksik işte. Biz, bilgiye muhtaç bünyeler; sanıyoruz ki terleyip suyu kafamızdan döküp saçları savuracağız vb. havalı hareketler yani.

Bunu koşu bandının üzerinde yapmamak gerektiğini söyleyen yok. Demiyorlar ki karton bardaktan boca etme, mümkünse şişe kulan.

Demiyorlar ki: triceps, biceps filan kelimelerini duyunca cips markası sanıyorsan; hiç bu yola girme. Bilgiyi net verin arkadaş.

Önerilen 3: Teri Atan Spor Kıyafetler Edinin

Rahat, teri dışarı atan, hava alan spor kıyafetleri edinmek gerekiyormuş. İtirazım var. Edinmeyin!

Bir heves alıp, aynada kendimizi seyrettikten sonra; gerçekle yüzleşiyoruz. Hayaller; büstiyer, tayt, kulaklık, rengarenk spor ayakkabılar değil mi?

Gerçekte ise hava soğuyunca mont, diz yapmış eşofman, kulaklıklar yerine de bere ve belki sırta boyna bele dolanan kocaman bir şal.

Kırmızı burnunla, sümüklerin aka aka yürürken hayal etmemiştin kendini değil mi?

Yaaa…. Hayaller Ebru Şallı’ydı, bir tek şal kısmı tuttu.

Önerilen 4: Bünyeyi Şaşırtın

Spora ara verip sonra yeniden hızlı devam ederek bünyeyi zorlayın.

Bak bu doğru öneri. Sadece detay eksiği var. Günler haftalar aylar? Ben şöyle uygun buldum. 30/35 yıl hiç spor yapmıyoruz.

Şöyle ki burnun düşse, eğilip almayacaksın. Sebat önemlidir. İradeli olacaksınız arkadaş.

Sonra 40’a doğru başlıyoruz. Böylece, vücudu şaşırtmak ne kelime dumura uğratıyoruz. Hadi yine iyisiniz. Bu bilgiyi de başka yerde bulamazsınız. Siz sağlıklı yaşam sevdalılarını aydınlatmak boynumun borcu.

Neyse siz yine de sağlıklı yaşayın. Elbette uzman önerilerini dinleyin. Benim gibi hepsini yapamayanlar için önerim, yapabildiğiniz kadarını yapın gitsin. 1 her zaman 0’dan iyidir diyerek devam etmek lazım sanırım.

Boşa slogan yapmamış adamlar: Just Do It!

Just Do It

Hayaller Zirve, Gerçekler Jübile

Hayaller Zirve, Gerçekler Jübile

Zirve başlığı görünce bir korktun değil mi? İtiraf et.
Acaba +18 mi yazı? Yok valla değil. Rahat ol. Üstüne sigara yakılacak bir durum değil bahsedeceğim.
Olmayan spor kariyerimden bahsedeceğim.
Bir çocuk nasıl spordan soğur öğrenip evladına yol çizmek istersen bir 10 dakika ayırırsın. İşine yaramazsa bana söver geçersin en kötü.
Okul hayatım boyunca Beden Eğitimi hocaları,  beni birtakım sporlara alma konusunda ısrarcı oldular.
İlk olarak ortaokul zamanı baskete geleceksin dediler. Bittabii emriniz olur dedim. Gittim. Ilk antrenmanda daha basket nereye atılır, bak bu pota, buradaki deliğe göndereceksin kısmına bile geçemeden havaya attığım topu tutamadan çeneme yedim. Alt dişin arkasından kopan parça elime düştü. E tabi o korkuyla zirvede jübile yaptım.
Sonra dediler voleybola gel.
Hayatımın anlamını bulmuştum o an. Zaten basket bana göre değildi. Tabii ki bende voleybolcu havası vardı. İlk antrenmandan sonra bileklerim önce kırmızı sonra mor sonra yeşil arz-ı endam edince vazgeçtim. Tabii ki jübile.
Sonra yeni hoca, yeni teklif. Koşacaktım ben. Bu bacaklarla koşmalıydım tabii. Hoca öyle dedi. Direndim, oyaladım. Ama sonra dedim” tamam hocam geleceğim antrenmana”. O aralar ailece görüştüğümüz bir sınıf arkadaşım var. O da koşuyor. Zaten girmiş takıma. Bir akşam onlara gittik. Onlara ziyarete gittiğimiz akşam o koşacak. Ben de koşayım dedim hazırlık olur. Nasıl olsa haftaya aynı antrenmanı yapacağız ya. Ne fark eder dedim 2 gün önce 3 gün sonra?
Arkadaş, koştum da yetişemedim. Ama dalak şişti tabii, yattım 2 gün.
Sonuç mu? Daha antrenmana gitmeden jübile yaptım.
Sonra sonra kabullendim, hatta işim kolaydı da. Üniversite hazırlık zamanı “aslında çok yetenekli ve kondisyonu zirvede bir kişiliğim de, bu sınav hazırlığı muhteşem olimpiyat kariyerime engel oluyor” havalarına girdim. Kamuflaj kolaydı anlayacağın.
Sonra üniversite, sonra iş, sonra evlilik, sonra çocuk filan. Çocuktan sonra bir hava daha geldi bana, illa sportif olacağım. Sanki saç boyası. Öyle bir şey değil ki spor. Git kuaföre boyasın sarıya, kızıla. Yapmamışsın bunca yıl, bünye kaldırır mı hiç? Bilemedim işte. Dedim tenis öğreneyim. Havalı, seksi, kalori yakımı güzel.
Eşimle birlikte ders almaya karar verdik. O güne kadar elime masa tenisi raketi bile almamış olan ben için o koca raketler, tenis ayakkabıları filan inanılmaz havalı.
Ama bak ne diyeceğim raketi ele alınca otomatikman seksi olamıyormuşsun. Hatta el kol ayrı havalanıp, havada sana gelen topu ortalamak için hesap yaparken dışarı çıkardığın dil hiç de seksi değilmiş. Baya aptala bağlamaca yani.
Üç beş ders sonra yoluna koydum sayılır. Yoluna koymaktan kastım dilimi dışarı çıkarmamayı öğrendim. Başka bir numaram yok hani. Bu arada ders aldığımız hoca, sanırsın tenisçi değil SS Nazi subayı. Bağır, çağır, ez, aşağıla hepsi var. Derslerden sonra 30 dakika boyunca ciğerlerimi korttan ancak topluyorum, sonrasında bir 30 dakika da egomu toparlamak sürüyor. Düşün yani.
Bu arada biz ders almaya başlayınca o zaman 4,5 yaşında olan oğlum Ozan da tutturdu ben de tenis oynayacağım. Konuştuk ettik normalde o yaş için ders yok. Yine de bir denediler muhteremi. Dediler yetenekli, olur bu iş. Başladı derslere. Yardırdı sağ olsun tenis kariyerini.
Biz can hıraş derslere devam. Ayakkabılar, raket filan janti bende. En önemlisi de dilimi dışarı salmıyorum.
Sonra derslerin sonlarına doğru bir gün hoca bir yandan antrenman yaptırıyor bir yandan konuşuyor bizimle. Ozan çok yetenekli devam etsin takıma girer. Bu yaşına rağmen hakim rakete, komutları da alıyor filan. Levent Bey siz de yakındır turnuvalar başlayacak alalım sizi de. Bence girersiniz turnuvalara.
Baktım biz ailecek pek yetenekliyiz tenise. Hadi dedim kızım bakalım sana ne çıkacak bu tenis kariyeri hedefinde.
Tam o anda hoca bir heyecanlandı benim vuruşumla. Ben de heyecanlandım tabi. İşte tenis kariyerimin zirvesindeydim o an.
Muhteşem cümle ise şuydu “Satır gibi tutma şu raketi dedim sana!!!…”
Hmmm. O an biraz uzun geldi bana. Ama sonra sindirdim. 4,5 yaşındaki çocukta bile umut varmış da bende yokmuş. Göbek balkonu kocaman olan eşim bile geçmişte yaptığı sportif faaliyetlerden ötürü halen zirvedeymiş de bende hiç umut yokmuş.
Peki dedim.
Sonra buldum arkadaş. Ben çekirdek çitliyorum spor olarak.
Var mı itirazı olan? Yok. E olsa da fark etmez zaten.
Ben güzel çekirdek çitliyorum. Seriyim, yorulmuyorum, gücümü iyi ayarlayıp son taneye kadar devam edebiliyorum. Tuzlu/tuzsuz saha fark etmiyor, her türlü gideri var. Daha ne olsun? Herkesin iyi olduğu bir şey var şu hayatta. Önemli olan onu arayıp bulmak. Zorlamamak lazım yani.
Bu arada dip not. 2 ay önce tenise yeniden başladım. Fena da değilim he. Çekirdek çitleyebiliyorum diye taytım, ayakkabım ve raketimden vazgeçtim sanma. Tabii yeni dönemde SS subayı yerine daha nazik bir hoca ile çalışmamın da etkisi vardır elbet bunda. Saygılar Fatih Hocam:) Forehandim iyi, backhand yasaklandığı gün Wimbledon turnuvalarındayım kısmetse:)
Ne mi özeti yazının? Dur toparlayayım senin için. Çocuğun sporların tamamını denesin, sevdiğini yapsın, bırak senin istediğin spor olmasın. Başka da mesajı yok aslında yazının. Ha bi de sporsuz bile sağlam hatunum:)
Sağlıcakla, sporla ve sakalsız bıyıksız kal. Raketi de kasap satırı gibi tutma.