Dudağında Tekerleme Olsam

Dudağında Tekerleme Olsam

Çok zor bir tekerleme olsam, söylemeyi tek başarabilen ‘SEN’in dudağında takılıp kalsam.

Gören, duyan, beğeni ve hayretle baksa, ama ben hep o dudaklarda takılı kalsam.

Şöyle uzun, her mısrada farklı ama birbiriyle kafiyeli, kulak okşayan türden bir tekerleme olduğum için hiç sıkılmasan, usanmasan. Her mısrada zorluğumun, benzer görünen farklılıklarımın tadını çıkarsan. Ve ben hep o dudaklarda kalsam.

Bazen nefesini kessem, bazen inişli çıkışlı tonlarda olsam ama sen hiç tıkanmasan. Sonra yatak odası mırıltısı hoşluğunda masal okurmuşçasına beni bana fısıldasan. Tekerlemekten hiç vazgeçmeyip şımartsan mesela.

Öznesi ‘BEN’ olan tekerlemenin içinde ‘BİZ’ eriyene kadar dudaklarında kalsam.

Çanta taşıma alışkanlığı gibi el ele tutuşma hoyratlığında değil de, ilk kez dokunur gibi parmak uçlarınla ritim tutarak beni okusan.

Ve ben hep o sıcak dudaklarda kalsam.

Güncel edit: ‘Say My Name’ demişim yahu:) Kaç promildim acaba.

Hasarsız Ayrılıklar

Hasarsız Ayrılıklar

Hasarsız ayrılıklar gerek! Kasko bozulmasın, ödediğin primler artmasın diye; hasarsız gidebilmek ya da geride kalan olabilmek gerek.

Hasarsız kalabilmek; kalben, ruhen hasarsız kalabilmek gerek, yoksa daha önce öpülmemiş, sevilmemiş sevişmemiş kalmak değil mesele.

Yavaş gidişler mi olur hasarsız? Yavaş yavaş ‘biz’ yokmuşuz gibi kalıp ‘ben’ varmışım mı olmalı ilk adım?

Sonra ‘ben’e alıştığı zaman insan mutluluklar dileyip teşekkür mü etmeli acaba? Pişman olacağı bir şey söylemeden ama her yeni öpüşte ‘acaba söyleseydim şimdi bu dudaklar değil eski bildik dudaklar mı olurdu beni ısıtan’ diye düşüneceğini bilerek.

Ya aniden ‘ben’ olmak daha hasarsız ise? Belki şapkanı alıp gitmek ya da gidene şapkasını verirken pişman olacağını bilse de insan, doğru-yanlış bağırmaktır kolay olan.

Her daim yeşil kalmak mı? Yoksa çiçek ve meyvelerle bezenme mutluluğuna erişmek için, sonbaharda sararıp yavaşça kızıl kahveye sonra da hiç’liğe dönmeyi kabullenmek mi güzel?