Hasarsız Ayrılıklar

Hasarsız Ayrılıklar

Hasarsız ayrılıklar gerek! Kasko bozulmasın, ödediğin primler artmasın diye; hasarsız gidebilmek ya da geride kalan olabilmek gerek.

Hasarsız kalabilmek; kalben, ruhen hasarsız kalabilmek gerek, yoksa daha önce öpülmemiş, sevilmemiş sevişmemiş kalmak değil mesele.

Yavaş gidişler mi olur hasarsız? Yavaş yavaş ‘biz’ yokmuşuz gibi kalıp ‘ben’ varmışım mı olmalı ilk adım?

Sonra ‘ben’e alıştığı zaman insan mutluluklar dileyip teşekkür mü etmeli acaba? Pişman olacağı bir şey söylemeden ama her yeni öpüşte ‘acaba söyleseydim şimdi bu dudaklar değil eski bildik dudaklar mı olurdu beni ısıtan’ diye düşüneceğini bilerek.

Ya aniden ‘ben’ olmak daha hasarsız ise? Belki şapkanı alıp gitmek ya da gidene şapkasını verirken pişman olacağını bilse de insan, doğru-yanlış bağırmaktır kolay olan.

Her daim yeşil kalmak mı? Yoksa çiçek ve meyvelerle bezenme mutluluğuna erişmek için, sonbaharda sararıp yavaşça kızıl kahveye sonra da hiç’liğe dönmeyi kabullenmek mi güzel?