Son İmaj Bükücü

Son İmaj Bükücü

İş ve arkadaş ortamlarında, sosyal ortamlarda  analitik, realist havalara girip geriniyorum. Bir edalar, bir mürebbiye tavırları… Muazzam😊
Sonra evladımın başına ufacık bir kaza gelince tornistan nasıl yapılır hususunda Yüksek Lisans düzeyinde performans sergiliyorum. Öncesi ve sonrası söylemlerim şöyle:

Önce ben: Vücut bağışıklığını güçlü tutarsan bir şeycik olmaz.
Sonra ben: Anneeem, kuzuuum kurşun mu döktürsek?

Önce ben: İlgi alanım heykel sanatı
Sonra ben: Saman dolu vudu bebem de hazır. Böğrüne böğrüne saplayacağım iğneleri. Gözü değenlerin gözü çıksın… Elem tere fiş kem gözlere şiş. Nihahahaha!

Önce ben: En sevdiğim eser türü tragedya.
Sonra ben: Ayyy bunlar hep nazar ya…

Önce ben: İncinin zerafeti…
Sonra ben: Nazar boncuğunun hikmeti.

Önce ben: Şapkanın asaleti…
Sonra ben: Hanemize ay doğuyor, 3 vakte kadar geliyor kısmeti…

Önce ben: Bugün kolye yerine fular da olur
Sonra ben: Ağaca çaput bağlayayım dur….

Önce ben: Niş parfüm trendi
Sonra ben: Sarımsağın hikmeti

Yine de her halimin mesai saatleri belli. Boncuklar, çaputlar, Şamanist tiratlarım her daim ev sınırları içinde kalıyor. Kapıdan dışarıya zinhar çıkmıyor.
Aman sırrımı açık etmeyesin.

Soran olursa soğuk bir Alman Mürebbiyesi kadar dümdüz dersin:)

Kokulu Bir Dilek

Kokulu Bir Dilek

Güzel bir yeni yıl dileği ile başlayayım istiyorum. Ne dilesem diye düşünürken, en muhteşemini buldum. En güzel dileğim/duam tüm sevdiklerim ya da henüz tanışmasam da sevilesi insanlar için şudur ki….
“Vuslat kokulu günlerin olsun ey dost”
Özlenen sevgiliye, beklenen askere, eve dönen evlada, memlekete vardığında elini öptüğün anaya/ataya, tüm sene beklediğin deniz kokan tatil beldesine, çok istediğin para ve güç kokan terfiye, kaybedince kıymetini anladığın sıhhatine vuslat koksun mesela… Gönlüne göre seç içinden.
İddiaya girerim ki: dileklerimden bazılarını seçtin/sevdin/benimsedin bazıları için ise “buna ne gerek var” dedin. Ama kesinlikle “vuslat kokar mı hiç?” demedin. Neden biliyor musun? Vuslat da her olay, her duygu, her anı gibi kokar da ondan.
Çok isteyip özleyip kavuştuğumuz anıları çağıralım şimdi. Var mı kokmayanı? Çocukluğunda dinlediğin ninniler, annen kokmuyor mu mesela? Ve şanslıysan her ziyarete gittiğinde vuslatta aynı huzuru koklamıyor musun hala?
İlk öpücüğün ne kokuyor hatırla. Belki hediye edilen/alınan gül/güller ya da belki sinemadaki patlamış mısır kokusudur ilk öpücüğün? Şarkının dediği gibi çamların altındaysa ilk busen, belki de çam kokusudur senin ilk ürpertin. Paylaşmasan da olur mahremini. Tek ricam hatırla. Mutlaka kokuyor vuslatların.
Evladın dünyaya merhaba dediği zaman, sen onu ilk kez kucağına aldığında vuslatların en güzel kokanı değil miydi yaşadığın? Değilse söyle. Cidden, öyleyse ben de en sevmediğim parfümü sürüp sürüştürüp mekanın en yakışıklısına yanaşıp karizmayı yerle yeksan etmezsem bu işten anlamıyorum demektir.
Haftada bir gittiğin ibadethanendeki gül, tütsü ya da mum kokusu olabilir huzura vuslatın.
Ya da belki iple çektiğin cumartesi gecesindeki anason kokulu balıktır vuslatsızlıklarının tek tatlı kokusu.
Yorma işte beni, kendin düşün ve bul. Vuslatların ya da vuslatsızlıkların mutlaka kokuyordur.
Bul ve dileklerimi kabul buyur lütfen. Vuslat kokulu günlerin olsun ey güzel dost.
Hadi bugün serbest olsun, dilersen sakalla bıyıkla uyu.

kadinlar gunu , bizim gunumuz

Bizim Günümüz

Günümüz gelmiş, hoş gelmiş. Korkma:)  Günümüz derken PMS değil. Bildiğin 8 Mart Kadınlar Günü yaklaşmış.

Geçenlerde bir erkek arkadaş ne çok gününüz var dedi. Dişlerimi gıcırdattım. Sonra dedim empati yap kızım, düşün var mı acep? Saydı da saydı. Sevgililer günü, anneler günü, doğum günü, evlilik yıldönümü vb.

Düşündüm..

Erkek egemen toplumda demek evlilik yıldönümü kadınlar için kutlanan bir şey.. Almadı kafam.  Daraldı ruhum.

Doğum günü ve Sevgililer günü de öyleymiş meğer.

Biz kendimizi kandırıyoruz kızlar. Sevgililik ya da evlilik yıldönümü erkek gözünden sadece ve sadece koca veya koca adayı bulmayı kutlama merasimiymiş meğer.

Bu erkekleri yetiştirirken biz anneler fazla pervane oluyoruz cidden. Kendilerini nimetten sayıp tüm özel günlerimizi de kendilerine sahip olmak ve veya yanında olmak vesilesiyle kutlanan günler olarak nitelendiriyor gariplerim. Komik, bir o kadar da ironik.

Düşün şimdi neler kutluyoruz.

Yılbaşı gecesi….

Seçeneklerin neydi?

  • Senin evinde kutlanıyorsa: İyi aşçı ve ev sahibi, Benim gibi ne yardan, ne serden vazgeçiyorsan hem aşçı, hem misafir gelmeden kokoşa bağlayan ev sahibesi
  • Dışarıda kutlanıyorsa iyice süslenmiş bir Barbie bebek ve güzel escort…

Sevgililer Günü… Seçenekler:

  • Sevgililik yeni başladıysa en azından bir çiçeğin garanti. Sonra maddi duruma bağlı olarak yemek, otel özel organizasyon ve belki evlilik teklifi filan… Ama tamamında sen süs bebeğe bağlısın. Ve unutma bu erkeğin kendisini seni bulduğu için şanslı olduğundan kutladığı bir gün değil. Senin için kutlanan bir gün (müş!…).
  • Sevgililik başlangıcı eski ve hatta evli isen seçenekler iki tane. Aşk bittiyse aman “o da neymiş”e bağlamaca. Bitmediyse ya kutlanır ama sönük, ya da sözlerle kutlanır. Ama sen yine dünyan aydınlanacak, aşkın tazelenecek gibi traşsız sevgilin için süslenir de süslenirsin.

Acımasız mıyım? Ben değil, ama dünya öyle…

Doğum Günün. Seçeneklerin:

  • Eve pasta gelir. Bulaşıkları sana kitlenecek olan iki mumlu revolver:) Ama buna da şükür. Bir de yaşın kadar mum koyan odunlar var, onlara burada yer vermiyorum.
  • Dışarı yemeğe gidersin çocuk evde bırakıldığından aklın kalır.
  • Şanslıysan, ki şükür ben öyleyim. Hafta sonu özel organizasyon yapılır. Bir hafta sonu olsun prensese bağlarsın ama yine Barbie’ye bağlaman şartı ile.

Anneler Günü…

Buraya kadar olanlar içinde en güzeli. Kutlansa da kutlanmasa da kendini özel hissettiğin tek gün. Dört damlayı alıp mucizeye çevirmeyi kutladığın, gururda zirveyi yaşadığın gün. Yine de “Babalar günü bu kadar ihtişamlı kutlanmıyor.” kıskançlığına maruz kalman garanti.

8 Mart Kadınlar Günü:

İşte bunu seviyorum. Neden mi? Karşılıksız çünkü. Sadece kadın olduğun için, öyle doğduğun için kutlanan bir gün. Hatta canım ülkemde en moderninden en odununa kadar çoğu erkeğin eşi, sevgilisi, çalışanı, komşusu, müşterisi kim olursa olsun kutlamak da beis görmediği nadir günlerden biri, hatta yeganesi.

Anne olmasan da, sevgilin ya da tek taşın olmasa da tebrik edileceğin yegane gün.

Belki büyürken pipimizi amcalara gösteremedik çünkü yoktu, eksiktik:) Ama bizim günümüz var çok şükür.

Belki tecavüzcümüz kravatla ceza indirimi alırken biz kravat takmadığımızdan onu öldürünce dibine kadar ceza alıyoruz. Ama olsun, şükür günümüz var(!)

Belki aynı işi yapıp daha az kazanıyoruz, ama olsun bizim günümüz var.

Çok şey istiyoruz bazen. Adalet, eşitlik, kadına ve hatta insana şiddetten uzak bir dünya. Nankörlük bizim ki. Bizim günümüz var. Tamı tamına 24 saat.

Haklısınız beyler, bizim çok günümüz var. Neden söyleyeyim mi. Çünkü çok işimiz var. Gelecek nesiller başka düşünsün diye, hayat her çift için müşterek olsun diye, oyuncak reyonları kız erkek olarak ayrılmasın diye, iş ilanları erkek/bayan şeklinde verilmesin diye. Yetiştirilecek nesiller var diye…