Işıklarda Uyu Pinokyo

Işıklarda Uyu Pinokyo

“Bana yalan söylediğin için değil; sana artık inanmadığım için sarsıldım” demiş Nietzsche.
Dur dur sıkılma. Vallahi Asmalı Konak edebiyatına bağlamayacağım. Az sabırlı ol. İki cümle özet geçip fabrika ayarlarıma dönüyorum. Öncelikle konuyu nereden devşirdiğimi; Türkçe meali “çaldığımı” anlatayım.
Yazılarımı takip edip, nazik geri bildirimlerini de benden esirgemeyen sevgili Mert Arda bir durum üzerine fikrimi sordu. Kim neye ne zaman üzülür/yıkılır ya da Nietzsche gibi naif ifadeyle sarsılır? Değerli arkadaşımın paylaştığı durumda iki kişiden biri karşısındakini üzmemek için yalan söylüyor. Sonrası da malum işte. Mum yatsıda benim mesaim bitti diyor. Büyük hezeyanlar, fonda acıklı müzik filan. Peki, peki, müziği ben uydurdum şu an:)
Konunun insan psikolojisi, yalanın tarihi, cinsiyetler arası yalana bakış gibi edebi kısımlarını konu sahibi değerli arkadaşıma bırakarak ben işin en gereksiz kısımlarıyla senin zamanını yiyeceğim.
Böyle durumda genel geçer uygulama olay anından sonra müstehzi bir bakışla karşıdaki gömülüp ortamdan kapı çarparak ayrıldıktan sonra kanka ayarında 3-5 arkadaş whatsapp grubu üzerinden acilen organize edilir. Yardıma daha doğrusu rahmetli sevgiliyi gömmeye çağrılır. Bu aktiviteye hayır diyecek kankanın gıybeti de gecenin sonunda elbette yapılır. Çağrıldıysan icabet edesin, yoksa kana susamış bu güruh onun da anneciğini malum ex’in annesiyle aynı yerden emekli eder. Sonra vay ben bilmiyordum duymamıştım deme.
Bu meşum gecede duruma göre ya birkaç şişenin dibi görülür ya da demlik demlik Rize çayı bünyelere dolar. Gelelim cenazeye.
Girizgahta ikinci tekil şahıs olarak konuşulur arkandan. Henüz en sinirli atarlı dakikalar olduğundan, başrol halen sesli biçimde seninle tartışmaktadır. Hani sanki sen oradaymışsın da bardaklar boşaldıkça tazeleyip, sesini çıkarmadan dizini kırıp oturuyormuşsun gibi.
Bana bunu nasıl yaparsın sen ya? Ben demedim mi yalandan nefret ederim diye sana? (yalan severim diyeni duymadım ama ayrı mevzuu bu). Gözümün içine baka baka nasıl söylersin? Filan filan…. Üzülme ortamda yoksun diye. Yüzüne söylese de zaten bunlar cevap beklenen sorular değildir.
Birinci demlik veya şişe dibi geldi ise sen de üçüncü tekil şahıs oldun, gözün aydın. Bu bölümde senden “O” diye bahsedilir. Beni ayakta uyutmuş. Kim bilir arkamdan ne güzel kandırdım diyordur. Başka ne yalanlar söyledi acaba?
Açtık mı üçüncü şişeyi? Dibini de gördük mü? Oh misssss. En güzel bölüm. Alkolden, ya da çay teininin kan akışındaki etkisinden konuşmalar ya çok kopuklaşır ya da fazla seri olur ki her iki durumda da anlaşılması zor olur. Lakin bir şey değişmez. İkinci çoğul şahısta tek cümle bekleme yaparsın.
Siz erkekler/kadınlar hep böylesiniz zaten…
Tam burada denk getirebilirsen mesaj, telefon, kapıda çiçek, camda serenat filan kurtarabilirsin. Yoksa yeni şişeye gerek yok. Hayırlı olsun. 2 dakika içinde Topunun köküne kibrit suyu cümlesiyle üçüncü çoğul şahısla emekliliğini verirler eline.
Pinokyo’ya Rahmet dilerken konuyla ilgili fikrimi de söyleyeyim. Sorduğuna pişman oldu aslında biliyorum😊 Günahı kimin konusunda Nietzsche’den yaptığım alıntı cevabımdır. Bu tip örneklerde genelde kandıran kadar kandırılan da günahkardır. Geriye dönüp başka örnekler de bulup yalanlara yeni ayılıyorsan, sen de zamanında inanmayı seçmişsin demektir. Hiç ağlayıp zırlama, kimseyi de boşuna alkole, çaya, gıybete boğma.
Ama bak nasıl bilirdiniz Pinokyo’yu diye sorarlarsa; adettendir, iyi de geç.
Abart hatta. Hokka gibi burnu vardı diye anlatıp ruhunu şad eyle:)

Neyse…

Neyse…

Bir “Neyse” en az 3 “Keşke”’ye tekabül eder.

Sevgilinin doğum günü vb özel bir günü unuttun. Dedin ki işlerim yoğun biliyorsun aklım başımda değil yoksa bir tanemin …’sını unutur muyum? Sevgilin büyük olgunlukla “Neyse!” dedi. Sevindin değil mi? Çok safsın bebeğim. Neyse değil aslında dediği. İçinde keşke’si var. Keşke bu hödük/çarpık bacak yerine yerine Berkcan/Buse’yle birlikte olsaydım diyor aslında.

Senaryo 1: Birlikteliklerde, kadın dediyse: sürpriz bir parti, tatil, beklenmedik hediye lazım. Çiçek hafif kalır. Takı, ayakkabı, çanta gibi feminen işlere yoğunlaş. Çünkü o keşke de tırnaklar var, kan var, intikam var. Bil ki en seksi geceliğiyle yanına gelecek, sen havaya girince başı öyle bir ağrıyacak ki en baba ağrı kesiciler bile işe yaramayacak.  Düz duvarlara halatsız tırmanacaksın.

Senaryo 2: Erkek dediyse: İleriye dönük bir aksiyona gerek yok. Geçmişe dön. Mutlaka geçmişte benzer bir durumu vardır. Hata yapmıştır, altta kalmıştır. Skor eşitlemiştir. Ve aslında mutludur, zafer kazanmış komutan edasıyla emdiğin sütü burnundan getirecektir. O söylemeden bul çıkar ne yapmıştı. Yoksa sen ben yaptığımda on gün dır dır etmiştin diye bağlar, sabaha kadar dinlersin.  Müsaade etmeden sanki onu düşünerek bilinçli yapmışsın gibi takıl. De ki ne hissettiğimi şimdi anladın mı filan. Üste çıkmak şart, yoksa yandın. Sonra da temiz bir sayfa açalım deyip olgun kişilik sergile. Bir veya birkaç öpücükle çöz işi işte, ben mi öğreteceğim her şeyi.

Patronun, yöneticin “Neyse” dedi. Öncelikle şanslısın ki yağıp esip gürlemedi. Ama bil ki o kadar da umursamaz değil. Dua et sonraki zam dönemine kadar unutsun. Çünkü o Neyse’nin meali şu: Aklın ner’deydi, oldu mu şimdi, keşke o iş görüşmesinde seni değil de 200 tl fazla maaş isteyeni seçseydim, bana daha pahalıya mal oldun. Keşke sana bu yetkiyi vermeseydim de bu hatayı yapmasaydın. Bir sonraki hatanda bunu da hatırlatıp bu kaçıncı hata diye başlayan bir söylev ile burnundan fitil fitil getireceğim… Keşkeler saklıdır içinde.

Arkadaşının sırrını bilerek/bilmeyerek açık ettin. O da Neyse dedi. Dua et de o çok içtiğiniz gece verdiğin saçma pozların kopyasını hala saklamıyor olsun.

Durum iki erkek arkadaş arasında geçiyorsa sorun çok büyümez. En fazla alkollü salyalarının aktığı çirkin fotoğrafların yöneticinin de göreceği biçimde sosyal medyada filan çıkar. Dansözün göğsüne para sıkıştırırken ki fotoğrafın asla eşinin eline geçmez.

İki bayan arasında yaşanıyorsa ve biri Neyse’yi patlattıysa durum vahim. Açık ettiğin sırrın büyüklüğüne göre intikam daha büyük olacaktır unutma. Tırnaklar, kan revan, soğuk savaş, gidişat vahim yani. Arkadaşın alımlı bir hatunsa eşine, sevgiline mukayet ol. Çünkü en acıtacak intikam onu baştan çıkarmaktır. Ha sevgilin yok ama yazıldığın biri mi var o zaman muhtemelen seni ona rezil eder. Çirkin bir fotoğrafın olabilir mesela. Ya da hem seni rezil eder hem onu baştan çıkarmaya çalışabilir. Acıtıyor değil mi? Akıllı olaydın sen de!…

Çocuğun Neyse dediği bir senaryo yok. Bir çocuk asla “Neyse” demez. İçten pazarlıklı değildir çünkü. İçinden geçeni, keşkelerini, itirazlarını açık açık söyler. İkna olmasa da Neyse demez. Ya sen neyse dersin;  ya korkutup ben anne/babayım deyip kestirip atar susturursun.

1 Neyse en az 3 Keşke eder.  Bu keşkelerin içinde de sen yoksun.  Sensiz hayatı hayal ettirme kimseye. Kendine “Neyse” dedirtme.

Neyse’den bir adım ötesi “Neyse Ne!” Her türlü fena. Patron söylediyse kovulmaya yakınsın.

Sevgili dediyse: Kadın erkek fark etmez, gemileri yakmıştır. Hemen salla başı “peki bebeğim” de. Başka yolu yok.

Birlikteliklerde bir hata yaptın yakalandın. Sevgilin “Neyse Ne!” dedi. Valizini topla hemen.

1 Neyse, en az 3 Keşke

1 Neyse Ne, vay senin haline.

Anlatıyorum ama kime, aman neyse…